Risale-i Nur'un, "Necisin, Nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?" sorularına cevaplar verdiğini biliyoruz.
Bu soruları nasıl anlamalıyız?
Kur'an ve peygamber bir oldğu halde neden bir çok tarikat var?
Çevremizden gelen neden Risale-i Nurdan ezber yapıyorsunuz sorusuna nasıl bir izah getirmeliyiz?
Risale-i Nuru Osmanlıca okumanın lüzumunu nasıl anlatabiliriz?
Risale-i Nur hizmetinde neden yazı vardır veya niçin yazı yazıyoruz?
Nefsimi nasıl dizginlerim, neler yapmalıyım?
“Arkadaş! Nefiste öyle dehşetli bir nokta ve açılmaz bir ukde var ki, zıdları birbirinden tevlid eder. Ve aleyhte olan her bir şeyi lehte zanneder. Meselâ güneşin eli sana yetişir, ziyasıyla başını okşar. Fakat senin elin ona yetişemez ve senin keyfin üzerine hareket etmez. Demek şemsin sana karşı iki ciheti vardır: Biri kurb, diğeri bu'd. Eğer senin ondan baîd olduğun cihetle "O bana tesir edemez...
Nefsimi nasıl terbiye edebilirim?
Yazı mektubundaki "üstadına neşri hakikat cihetinde yardım etmek" cümlesindeki neşr-i hakikat tabirini nasıl anlamalıyız?
"“İsm-i Adl’in cilve-i a‘zamından olan kâinâttaki adâlet-i tâmme, umum eşyânın müvâzenelerini idâre ediyor ve beşere de adâleti emrediyor. Sûre-i Rahmân’da وَالسَّمَٓاءَ رَفَعَهاَ وَوَضَعَ الْم۪يزَانَ [Göğe gelince, onu yükseltti ve mîzânı koydu] اَلَّا تَتْغَوْا فِي الْم۪يزَانَ [Tâ ki tartıda haddi aşmayın!] وَاَق۪يمُوا الْوَزْنَ بِالْقِسْطِ وَلَا تُخْسِرُوا الْم۪يزَانَ [Ve tartmayı adâletle dos...