Bir kişi, dua ederken adaleti gözetmek zorunda mıdır? Örneğin; bir katil, tevbe edip hapisten kurtulmak için dua edebilir mi? Yoksa cezasını kabul etmesi daha mı güzeldir?
Duada azap konusu geçerken elimizi ters çeviriyoruz. Bunu sünnet olarak biliyor ve uyguluyoruz. Bunların sünnet olmadığını söyleyen arkadaşlar var bana kaynak gösterirmisiniz?
Dua ederken kendimde şöyle bir halet hissediyorum: "Sen duanı
maddi ve manevi isteklerine alet ediyorsun. Halbuki dua ibadetin ta
kendisidir ve ibadetler de Allah için olmalıdır. Dolayısı ile duan Allah için değil kendin içindir." Burada sanki bir tezat
varmış gibi hissediliyor. Bu konu hakkında bilgi verebilir misiniz? Dua
ederken nasıl bir halet-i ruhiyyeye sahip olmalıyız?
Dua ederken nasıl bir ruh hâli içinde olmalıyız? Ayrıca, “Kulum beni nasıl bilirse ben ona öyle muamele ederim” hadis-i kudsîsi sadece ahiret hayatı için mi geçerlidir?
Kur'ân-ı Kerim dışındaki dualarda ve salavatlarda tesbihat ve tesbihlerde tecvit uygulamamız gerekir mi?
"Sizden biriniz dua ederken; Allah'ım! Dilersen beni bağışla; dilersen bana merhamet et, demesin. Dilediğini kesin bir dille istesin. Çünkü Allah'ı zorlayan hiçbir kuvvet yoktur." Bu şekilde hadis-i şerifler var. Muhterem büyüklerimiz hocalarımız da dua ederken "Allah'ım! Dualarımızı kabule karin eyle" diye dua ediyorlar sıklıkla. Burda niye "Allah'ım dualarımızı kabul et" demiyoruz da "kabule kar...
Hastalar Risalesi'ndeki 17. Deva'nın haşiyesinde geçen "Evet bir kısım hastalıklar duanın sebebi vücudu iken dua hastalığın ademine sebep olsa duanın vücudu kendi ademine sebep olur. Bu da olamaz" bölümünü nasıl anlamalıyız?
29. mektup, 9. kısım, 6. telvih, 3. nokta da üstadımızın tarikatle ilgili bazı teşhisleri var.....Diyor ki: "Bu dünya darül hizmettir..Darül mukafat değil...Madem hakikat budur uhreviyeye ait neticeleri dünyada istememek gerektir...Cunki cennetin meyveleri gibi, kopardıkça yerine gelmek sırrıyla baki hükmünde olan amel-i uhrevi meyvesini, bu dünyada fani bir surette yemek,kar-ı akıl değildir...Bak...
Hz. Üstad'ın talebelerine yazdığı bir mektupta "Dünyevî merakâver meselelere bakıp, vazife-i bâkiyenizde fütur getirmeyiniz." Bu cümleyi nasıl anlamalıyız izah eder misiniz?
"Dünyada içki içen cennete gitse bile içkiden mahrum olur" diye bir hadis okudum. Üstadın bu konuda şöyle bir yazısını okudum: "Orada herkes her nimetten derecesi nispetinde faydalanır" diyor. Buna göre bu hadis nasıl anlaşılmalıdır? Yani cennette bazı nimetlerden mahrum olmak söz konusu mudur?