Hastalar Risalesi'ndeki 17. Deva'nın haşiyesinde geçen "Evet bir kısım hastalıklar duanın sebebi vücudu iken dua hastalığın ademine sebep olsa duanın vücudu kendi ademine sebep olur. Bu da olamaz" bölümünü nasıl anlamalıyız?
“Ben otuz kırk seneden beri, bendeki kulunç denilen bir hastalıktan şifâm için duâ ederdim. Ben anladım ki, hastalık duâ etmekliğim için verilmiş. Duâ ile duâyı, yani duâ kendi kendini kaldırmadığından anladım ki, duânın neticesi uhrevîdir; (Hâşiye) kendisi de bir nevi‘ ibâdettir.
Hâşiye: Evet, bir kısım hastalıklar, duânın sebeb-i vücûdu iken, duâ hastalığın ademine sebeb olsa, duânın vücûdu, kendi ademine sebeb olur; bu da olamaz.[1]”
Bedîüzzaman Hazretlerinin de ifade ettiği gibi bir kısım hastalıkların varlık sebebi duâdır. Yani hastalıklar, insanı duâ ve niyaza sevk eden manevi bir ibâdet hükmündedir ve neticesi de ahiret hayatına bakmaktadır. Dolayısıyla hastalık kişinin duâ etmesine vesile olmaktadır. Duâ hastalık sebebiyle ortaya çıkmaktadır.
Bu nazarla düşündüğümüzde eğer bir hastalık kişiyi duâ ibadetine sevk için verilmiş ise duâ ederek duânın sebebini ortadan kaldırmaya çalışmak olabilecek bir durum değildir. Mesela bir öğretmenin öğrencilerin olmamasını istemesi aslında kendisini istememesi demektir ki bu da olamaz. Zira öğretmenin varlık sebebi öğrencilerdir.
[1] Lem’a’lar syf 221