İlah olan neden aciz olamaz? Mesela 2 tane ezelden gelen varlık olsa, birisi sonsuz ilim sahibi ama sonsuz kudret sahibi değil, birisi sonsuz kudret sahibi, ama ilim sahibi değil. İkisi birleşip evreni yaratmış olamazlar mı?
Osmanlıca Asay-ı Musa Mecmuası sayfa 250'de İktisad Risalesi'nde geçen; "Alışverişin esası ve ruhu olan emniyetin ve sadakatin muhafazasından gelen bir halet" cümlesini izah eder misiniz? Bu nasıl oluyor? Yani burada bahsedilen emniyet ve sadakat pazarlık yapmak ile nasıl sağlanmış oluyor?
“Allah size şah damarınızdan daha yakındır” ile bizim ondan uzaklığımız nasıl anlaşılmalı? Bunun için bazen güneş misali de verilmektedir. Güneş bize yakın olduğu halde biz ondan nasıl uzak olabiliriz. Bir şey bir şeye yakın ise diğer şey de ona yakın olur ve diğerinin de uzaklığı söz konusu olamaz.? Yani “A” harfi “B” harfine yakın ise “B”nin de ondan uzak olduğu düşünülemez.? “B” de “A” ya yakın...
İnançlı biriyim, ama Allah'ın neden masum bir çocuğun başının taşla ezilmesine veya tecavüz edilmesine müsaade ediyor? Lütfen yardımcı olun.
Allah herşeyi biliyorsa, nereye gidiceğimi biliyorsa beni bu dünyaya imtihan olmam için neden gönderdi? Zaten gidiceğim yeri biliyordu?
Cenabı Hakk’ın Hak, Hafiz, Hakim, Cemil Rahim gibi isimleri haşirsizliğe nasıl müsade etmez?
“... Allah zâlimler topluluğunu hidayete eriştirmez.” (Bakara, 2/258) “... Allah kâfirler topluluğunu hidayete eriştirmez.” (Bakara, 2/264) “... Allah fâsıklar topluluğunu hidayete eriştirmez.” (Tevbe, 9/24)
Bu ayetler de geçen insanlardan sonradan müslüman olanlar var bunu nasıl anlamalı?
"... Ve yirmi cihetle ilim ve hikmet ve iradenin cilvesini gösteren ruhlandırmak ve ihya etmek hakikati..." (Osmanlıca Asay-ı Musa sayfa 96). Bu cümlede anlatılmak istenen yirmi cihet nelerdir?
Allah'ın iradesi olmadan kul dileyemezse veya Allah'ın iradesi her şeye hakimse, kulun hür iradesinden nasıl söz edilebilir?
"İnsanın sureti camiasında da, küçük bir mikyasda zeminin siması ve kâinatın siması gibi yine o ismi Rahmanın cilve-i etemmi görünüyor demektir." Risale-i Nur'da geçen bu cümleyi nasıl anlamamız gerekir?