"İnsanın sureti camiasında da, küçük bir mikyasda zeminin siması ve kâinatın siması gibi yine o ismi Rahmanın cilve-i etemmi görünüyor demektir." Risale-i Nur'da geçen bu cümleyi nasıl anlamamız gerekir?
Bir hadis-i şerifte, "Muhakkak ki Allah, insanı Rahman'ın sureti üzerine yarattı"[1] buyrulmuştur. Bu hadisteki suret tabiri mecazdır.
Bu hadis Risale-i Nur'da şöyle tefsir edilmiştir:
"İnsan, Rahman ismini tamamıyla gösterir bir surettedir. Evet sâbıkan (az önce) beyan ettiğimiz gibi, kâinatın sîmasında binbir ismin şualarından (ışıklarından) tezahür eden ism-i Rahman göründüğü gibi, zemin (yer) yüzünün sîmasında Allah'ın mutlak rububiyetinin (idaresinin) hadsiz cilveleriyle tezahür eden (icraatleriyle görünen) ism-i Rahman gösterildiği gibi, insanın suret-i câmiasında (çok özellikleri içine alan yaradılışında) küçük bir mikyasta, zeminin sîması ve kâinatın sîması gibi yine o ism-i Rahman'ın cilve-i etemmini (tam tecellisini) gösterir demektir."[2]
Kâinatta Rahman olan Allah’ın bütün isimleri tecelli eder. Kâinat, Rahman olan Rabbimizin bütün isimlerini bize göstererek güzel bir ayna olur. Daha küçük mikyasta Dünyada da Rabbimizin bütün isimleri tecelli eder. Dünya da kâinatta olduğu gibi Rahman olan Rabbimizin bütün isimlerini bize gösterir. İnsan da bütün kâinat ve dünyanın küçük bir misalidir. Yani kâinatı küçültsek insan, İnsanı büyütsek ondan bir kâinat ortaya çıkar. Öyleyse kâinat ve dünyada tecelli eden Rabbimizin bütün isimleri insan üzerinde de tecelli ediyor. İnsan da bu yönden kâinat ve dünyada olduğu gibi Rahman olan Allah’ın bütün isimlerini gösteren küçük bir ayna hükmüne geçmektedir.
İNSAN ÜÇ CİHETLE ALLAH’IN İSİMLERİNİN AYNASIDIR
Kâinat bir ağaca benzetilirse insan onun en mükemmel meyvesidir. Meyve, ağacın küçük bir modeli ve fihristi olduğu gibi; Cenab-ı Hak da insanı kâinatın küçük bir modeli olarak yaratmıştır. Bundan dolayı, Allah’ın kâinatta tecelli edip görünen bütün isimleri insanda da tecelli etmektedir. Yani insan, Allah’ın bütün isimlerini kendisinde gösteren mükemmel bir aynadır.
1. Zıtlar İtibariyle Ayinedarlık
İnsan, kendisinde bulunan noksan sıfatlar ve özellikler ile Allah’ın eksiksiz ve mükemmel olan isim ve sıfatlarını gösterir ve ayinedarlık eder.
Nasıl ki, karanlık ışığa bir aynadır. Karanlık ne kadar çok olursa ışık daha çok görünür. Aynen öyle de: İnsan, zayıflığı ve acizliği ile her şeye gücü yeten Allah’ın kudretini ve Kadîr ismini gösterir. Cehaleti ile Allah’ın her şeyi kuşatan ilmini ve Alîm ismini gösterir. Fakirliği ile Cenab-ı Hakk’ın nihayetsiz zenginliğine ve Ganîy ismine ayinedarlık ettiği gibi; nihayetsiz ihtiyaçları ile de hiçbir şeye muhtaç olmayan Samed ismine ayinedarlık eder.
Nihayetsiz acizliği ve zayıflığıyla, hadsiz korku ve endişelerine karşı bir dayanak noktası arar. Bu şekilde insanın vicdanı, Allah’a ulaşır.
Yine nihayetsiz fakirliğinde, nihayetsiz ihtiyaçları içinde nihayetsiz gayelerine ulaşmak için bir yardım noktası aramağa mecburdur. Bundan dolayı insanın vicdanı daima, çok merhametli olan Allah’ın dergâhına dayanır, dua ile el açar.
Bunun gibi insan, Allah’ın pek çok isim ve sıfatlarına zıtlar itibariyle ayinedarlık eder.
2. Numuneler İtibariyle Ayinedarlık
İnsana verilen örnek ve numunelerle Allah’a ayna olmaktır. Meselâ: Ben nasıl bu evi yaptım ve yapmasını biliyorum ve görüyorum ve onun sahibiyim ve idare ediyorum. Öyle de şu koca kâinat sarayının bir ustası var. O usta onu bilir, görür, yapar, idare eder.
Yani insan kendisinde bulunan cüz'î ve sınırlı ilmiyle Allah’ın her şeyi kuşatan ilmini ve Alîm ismini gösterir. Azıcık kudretiyle, Allah’ın sonsuz kudretine ve Kadîr ismine aynalık eder. Yine sınırlı görmesiyle Cenab-ı Hakk’ın sınırsız görmesine ve Basîr ismine aynalık eder. Sınırlı işitmesi ile de Allah’ın sınırsız işitmesini ve Semî’ ismini gösterir.
Bunlar gibi insan, kendisinde bulunan cüz’i ve sınırlı özelliklerden yola çıkarak Allah’ın nihayetsiz isim ve sıfatlarına ulaşır.
3. İsimlerin Nakışları ile Ayinedarlık
İnsan, Allah’ın isimlerinin nakışlarını göstererek de aynadarlık eder. İnsanda, Rabbimizin yetmişten fazla isimlerinin nakışları görünür.
Meselâ: Yaradılışı itibariyle, yoktan var edilmesi ile Hâlık ismine ayinedarlık ederken sanatlı yaratılmasıyla da Sânî' ismine aynalık eder. İnsana güzel bir şekil verilmesiyle ve süslenmesiyle Musavvir ve Müzeyyin isimlerine aynalık eder. İkramlarla Kerim ismine, lütuflarla Latif ismine ve güzel bir şekilde terbiye edilmesi ile de Rab isimlerine aynalık eder. Bütün organlarıyla ve kıymetli cihazatlarıyla, maneviyatıyla ve hissiyatıyla ayrı ayrı isimlerin ayrı ayrı nakışlarını gösterir.
Nasıl ki Allah’ın isimlerinde bir ism-i Azam (en büyük isim) var. Öyle de, o isimlerin nakışlarında dahi bir nakş-ı azam (en büyük nakış) var ki, o da insandır.
İşte ey insan! Kendini oku! Ve nasıl en güzel bir kıvamda yaratıldığını ve kime aynalık ettiğini bil!