İnançlı biriyim, ama Allah'ın neden masum bir çocuğun başının taşla ezilmesine veya tecavüz edilmesine müsaade ediyor? Lütfen yardımcı olun.
Kıymetli kardeşimiz, bir insan aklıyla, hisleriyle ve tecrübesiyle hareket eder ve hayattaki muamelelerini ve kötülüğü de bu özellikleriyle yapar.
Şimdi siz kendiniz, herhangi bir tanıdığınıza veya tanımadığınız birisine karşı bir hata işleseniz, bu yaptığınız hatayı Allah'a mı veriyorsunuz? yoksa kendinize mi veriyorsunuz? İç aleminiz de yani vicdanız da hemen bir rahatsızlık duymanız bu hatayı veya kötülüğü sizin yaptığınıza bir delildir.
Madem böyledir, o halde kim kime ne kötülük yaparsa o kişiyi suçlamak en doğrusu olur. Zalim bir insan başka bir insanın kafasını eziyor, ya da başka bir kötülük yapıyor. Bunu yapan adamın aklı, şuuru, hisleri ve bunu yapma duygusu yok mu?! Elbette var. O halde o adamı suçlamak ve o kişiye cezasını vermek gerekir. Sanki haşa azmettiren Allah Azze ve Celle gibi hemen Allah bu zulme neden müsaade ediyor diye soruyoruz. Burada asıl sormamız gereken soru şu şekilde olmalı değil mi? İnsan bu kötülükleri niçin yapar?
Şimdi bir de şu şekilde bakalım: Ateşin yaratılması şerdir, kötüdür diyebilir miyiz? Eğer şerdir desek o halde ısınmak için ve yemeklerimizi yemek için ne kullanırdık? Ateşi kullanmayı biz nasıl tercih edersek Rabbimiz de ateşi bizim emrimize öyle musahhar ediyor. Yani biz ateşi yemeklerimizi pişirmek içinde kullanabiliriz veya bir yeri kundaklamak için de. Şimdi burada dikkat edilmesi gereken incelik şurasıdır! TERCİH ve YARATMAK fiilleridir. Biz tercih ederiz Cenâb-ı Hakk da imtihan gereği yaratır. Eğer tercihlerimizi bizim yaratma ihtimalimiz olsaydı o zaman bizler (haşa) ilah olurduk ki bu imkansızdır. Ve tercihlerimiz Rabbimiz tarafından yaratılmamış olsaydı o zaman da imtihan olmazdı. İmtihan olmazsa bu defa da cennet, cehennem, ebediyet, kulluk vs gibi hiçbir şey olmazdı. Şunu da ifade etmek gerekirse, mazlumların başına gelen musibetleri Rabbimiz görüyor. Zulüm yapan kişiye cezasını, zulüm gören kişiyede mükâfatını kat be kat verecek bunda zerre şüphemiz yok. Küçük bir çocuğun asla bir suçu veya günahı yok. Onun başına gelen her ne kötülük olursa olsun Allah (c.c.) muhakkak o masumun hak ettiği adaleti birde o musibet vesilesiyle çok fazla inayeti hem bu dünya da hem de ahirette alır.
Cenab-ı Hak küfre razı olmadığı gibi yapılan bu zulümlerede asla razı değildir.Madem Allah razı değil şahit olduğumuz bu zulümlere doğrudan müdahale etmemesinin,engellenmemesinin hikmeti nedir ?
Öncelikle şunu iyi bilmeliyiz ki ;Allah yapılan bir zulme ceza vermeyi asla ihmal etmez.Hikmeti gereği mühlet verir.Bir sınıfta bir öğrenci arkadaşına bir tokat atsa, cezasını öğretmen verir.Kavga büyüse bu suçun cezasını okul idaresi,disiplin kurulu verir.Olay ölümle sonuçlansa burada bu suça ceza verecek merci artık öğretmen veya idare değil ağır ceza mahkemesdir.Bu misalden yola çıkarak anlıyoruz ki; Büyük suçlar büyük mahkemelere,küçük suçlar küçük mahkemelere havale edilir.
Büyük bir suça küçük bir mahkemede ceza verilmesi adaleti temin edemez.Mesela bir zalim sizin bütün aile bireylerinizi öldürse, o zalimin kısas yapılarak öldürülmesi ancak aldığı bir cana karşılık gelir.Diğer aile bireylerinizin kısasını ondan alabilmeniz için o kişinin defalarca dirilip tekrardan öldürülmesi lazım ki adalet temin edilebilsin. Dünya şartları bir kişinin ölüp tekrardan dirilmesine müsait olmadığı için bu dünya şartlarında adalet tam olarak tecelli etmesine uygun değildir.
Aynen öyle de zalimlerin işledikleri suçlar,yaptıkları zulümler Allah katında o kadar büyüktür ki bu dünya şartlarındaki mahkemeler o suçlara tam bir adaletle ceza verecek kabiliyette olmadığından Allah zalimleri cezalandırmak için Mahkeme-i Kübra olan ahirete bırakıyor. Allah kudretini gösterip doğrudan açık bir şekilde müdahale etse imtihanın sırrı bozulur.Bu tarz soruların sorulmasının bir sebebi de imtihan sırrını anlayamamamızdan kaynaklanıyor.
Cenabı hak biz insanları ne hikmete binaen imtihan ediyor ?
insan öyle bir vazifeyle memur edilerek gönderilmiştir ki,insanı diğer varlıklardan farklı ve üstün kılan, fıtratımıza,tabiri caiz ise veritabanımıza kodlanan insanı insan yapan kabiliyetler vardır.Bu kabiliyetler inkişaf etmeden insanı kamil manada insan yapan değerler açığa çıkmaz.
Bir çocuk evde camları kırsa,perdeleri tutuştursa,bulduğu herşeyi kırıp dağıtsa,istediği her türlü yanlışı yapsa ve ebeveynleri bu çocuğa müdalale etmese,gülüp geçseler böyle bir çocuk büyüdüğü halde aynı davranışları misafirlikte okul hayatında,sosyal çevresinde yapmaya devam etse ve anne babası hiç müdahale etmese,artık o genç toplumda istediği herkese zarar verme,canının istediği her türlü yanlışı yapma hürriyetini kendinde gördüğünden toplum hayatı için çok zararlı bir birey haline gelir. Adeta vahşi bir hayvandan daha zararlı,daha yırtıcı bir hal alır.Ama o çocuğun ebeveynleri yaptığı yanlışa gülmek yerine doğrusunu gösterse gerektiğinde onu cezalandırsalar tabiri caiz ise kendisine bir sınır çizilse normal bir birey haline gelir.İnsanı insan yapan değerler faziletler kendisine bir sınır çizilmeyesiyle açığa çıkar .
aynen bu misaldeki gibi, imtihan dediğimiz olay Cenabı Hakkın şerre tahribe meyyal olan ifratkar nefislerimize çizdiği sınırlardır.Bu sınırlar olmasa insanı insan yapan değerler açığa çıkmazdı.
Kabiliyetlerin gelişmesi için mücadele ortamı olmazsa olmaz bir şarttır.Bir sporcunun şampiyon olabilmesi,bir öğrencinin birinci olabilmesi,herhangi bir canlının kabiliyetlerini geliştirip yükselebilmesi için mücadele şarttır.Bizler bu mücadeleye imtihan demekteyiz.İnsanda gerek şeytanın kendisine musallat olması gerekse musibet ve belalara giriftar olması ile bir mücadele ortamına girmekte ve manen yükselerek melekleri geçebilecek bir kabiliyete cennete layık olabilecek bir kaliteyi yakalayabilmektedir. İMTİHAN OLMAYI İSTEMEMEK İNSAN OLMAYI REDDETMEK DEMEKTİR.
Günaha yönelen insanlara her seferinde mani olunsa tam o günahı işleyeceği esnada başlarına taş yağdırılsa veya yıldırımlar tepesine düşse,insanlar istedikleri halde günah işleyemeseler her seferinde ilahi ikaz ve tokatlara maruz kalsalar veya hayır yapanlar her seferinde ilahi nimetlere mazhar olsalar herkes ister istemez tasdike mecbur kalır. Bu hal iradeyi elden alan insanın bir bitki veya bir robottan farksız kılan bir durumdur.Cenabı Hak yüksek ruhları düşük ruhlardan ayırt etmek için hayatı bir tecrübe ve imtihan meydanı olarak yaratmıştır.Bu sırra binaendir ki Allah insan iradesini hayrı veya şerri tercih etmekte serbest bırakmıştır.
Ayrıca bakınız.
/soru-cevap/dunyada-neden-imtihan-var
Kıymetli kardeşimiz evvela şunu kesin bilmemiz lazım: bir insan aklıyla, hisleriyle ve tecrübesiyle hareket eder ve hayattaki muamelelerini ve kötülüğü de bu özellikleriyle yapar.
Şimdi siz kendiniz, herhangi bir tanıdığınıza veya tanımadığınız birisine hata yapsanız, bu yaptığınız hatayı Allah'a mı veriyorsunuz? yoksa kendinize mi veriyorsunuz? İç aleminiz de yani vicdanız da hemen bir rahatsızlık duymanız bu hatayı veya kötülüğü sizin yaptığınıza bir delildir.
Madem böyledir, o halde kim kime ne kötülük yaparsa o kişiyi suçlamak en doğrusu olur. Zalim bir insan başka bir insanın kafasını eziyor, ya da başka bir kötülük yapıyor. Bunu yapan adamın aklı, şuuru, hisleri ve bunu yapma duygusu yok mu?! Elbette var. O halde o adamı suçlamak ve o kişiye cezasını vermek gerekir. Sanki haşa azmettiren Allah Azze ve Celle gibi hemen Allah bu zulme neden müsaade ediyor diye soruyoruz. Burada asıl sormamız gereken soru şu şekilde olmalı değil mi? İnsan bu kötülükleri niçin yapar?
Şimdi bir de şu şekilde bakalım: Ateşin yaratılması şerdir, kötüdür diyebilir miyiz? Eğer şerdir desek o halde ısınmak için ve yemeklerimizi yemek için ne kullanırdık? Ateşi kullanmayı biz nasıl tercih edersek Rabbimiz de ateşi bizim emrimize öyle musahhar ediyor. Yani biz ateşi yemeklerimizi pişirmek içinde kullanabiliriz veya bir yeri kundaklamak için de. Şimdi burada dikkat edilmesi gereken incelik şurasıdır! TERCİH ve YARATMAK fiilleridir. Biz tercih ederiz Cenâb-ı Hakk da yaratır. Eğer tercihlerimizi bizim yaratma ihtimalimiz olsaydı o zaman bizler (haşa) ilah olurduk ki bu imkansız. Ve tercihlerimiz Rabbimiz tarafından yaratılmamış olsaydı o zaman da imtihan olmazdı. İmtihan olmazsa bu defa da cennet, cehennem, ebediyet, kulluk vs gibi hiçbir şey olmazdı. Şunu da ifade etmek gerekirse, mazlumların başına gelen musibetleri Rabbimiz görüyor. Zulüm yapan kişiye cezasını, zulüm gören kişiyede mükâfatını kat be kat verecek bunda zerre şüphemiz yok. Küçük bir çocuğun asla bir suçu veya günahı yok. Onun başına gelen her ne kötülük olursa olsun Allah (c.c.) muhakkak o masumun hak ettiği adaleti birde o musibet vesilesiyle çok fazla inayeti hem bu dünya da hem de ahirette alır.
Cenab-ı Hak küfre razı olmadığı gibi yapılan bu zulümlerede asla razı değildir.Madem Allah razı değil şahit olduğumuz bu zulümlere doğrudan müdahale etmemesinin,engellenmemesinin hikmeti nedir ?
öncelikle şunu iyi bilmeliyiz ki ;Allah yapılan bir zulme ceza vermeyi asla ihmal etmez.Hikmeti gereği mühlet verir.Bir sınıfta bir öğrenci arkadaşına bir tokat atsa, cezasını öğretmen verir. kavga büyüse bu suçun cezasını okul idaresi,disiplin kurulu verir.Olay ölümle sonuçlansa burada bu suça ceza verecek merci artık öğretmen veya idare değil ağır ceza mahkemesdir.Bu misalden yola çıkarak anlıyoruz ki; Büyük suçlar büyük mahkemelere,küçük suçlar küçük mahkemelere havale edilir.Büyük bir suça küçük bir mahkemede ceza verilmesi adaleti temin edemez.mesela bir zalim sizin bütün aile bireylerinizi öldürse . O zalimin hapis yatması veya kısas yapılarak öldürülmesi ancak aldığı bir cana karşılık gelir.Diğer aile bireylerinizin kısasını ondan alabilmeniz için o kişinin defalarca dirilip tekrardan öldürülmesi lazım ki adalet temin edilebilsin. Dünya şartları bir kişinin ölüp tekrardan -dünyada - dirilmes
Revision: unknownine müsait olmadığı için bu dünya şartlarında adalet tam olarak tecelli etmiyor denebilir.Aynen öyle de zalimlerin işledikleri suçlar,yaptıkları zulümler Allah katında o kadar büyük bir suçtur ki bu dünya şartlarındaki mahkemeler o suça tam bir adaletle ceza verecek kabiliyette olmadığından Allah zalimleri cezalandırmak için Mahkeme-i Kübra olan ahirete bırakıyor.Allah kudretini gösterip doğrudan açık bir şekilde müdahale etse imtihanın sırrı bozulur.
Günaha yönelen insanlara her seferinde mani olunsa tam o günahı işleyeceği zaman başlarına taş yağdırılsa veya yıldırımlar tepesine düşse,insanlar istedikleri halde günah işleyemeseler her seferinde ilahi ikaz ve tokatlara maruz kalsalar veya hayır yapanlar her seferinde ilahi nimetlere mazhar olsalar herkes ister istemez tasdike mecbur kalır.Buda hür iradeyi elden alan insanın bir bitki veya bir robottan farksız kılan bir durumdur.İmtihanın sırrına zıttır.Cenabı hak yüksek ruhları düşük ruhlardan ayırt etmek için hayatı bir tecrübe ve imtihan meydanı olarak yaratmıştır.Bu sırra binaendir ki Allah insan iradesini hayrı veya şerri tercih etmekte serbest bırakmıştır.İnsanı bir bitki,hayvan veya melaikeden ayıran en temel farklardan birisi iradesiyle istediği tercihi yapabilmesidir.
Cenabı hak biz insanları ne hikmete binaen imtihan ediyor .İmtihan neden var bu ve buna benzer sorularıları kısaca şöyle izah edebiliriz;insan öyle bir vazifeyle memur edilerek gönderilmiştir ki,insanı diğer varlıklardan farklı ve üstün kılan,fıtratımıza,tabiri caiz ise veritabanımıza kodlanan bazı kabiliyetler vardır.Bu kabiliyetler inkişaf etmeden insanı kamil manada insan yapan değerler açığa çıkmaz.bir çocuk doktor olabilmesi için yaklaşık 20 yıl okul okuması,bu uzun süre zarfında binlerce sınavı başarıyla geçmesi gererir ki kabiliyetleri inkişaf edip,doktorluk yapabilmesi için gerekli kabiliyetleri elde edebilsin.Yoksa çocuk ilkokul,ortaokul,lise ve üniversite süreçlerini yaşamadan kendidine direkt olarak doktorluk diplomasının verilmesi veya bir kimsenin çıraklık kalfalık süreci yaşamadan direk ustalık belgesi verilmesi yanlıştır ve tam bir hikmetsizliktir. insanın cennete layık bir hal alabilmesi bu dünya fakültesinin imtihanlarını başarıyla geçebilmesine bağlıdır.Sınavların yapılması veya bir meslek dalında zorunlu eğitimlerin şart koşulması şahısların sıkıntı çekmesi istenildiğinden değildir.fıtratlarındaki kabiliyetlerin inkişaf etmesi için bir gerekliliktir. Gerek ticaret gerekse memuriyet hayatı için bazı kimselerin hiç bir sınamaya tabi tutulmadan kendilerine o meslek dalının erbabı olduklarına dair belge verilmesini makul karşılanmaz böyle insanlara güvenilip müracaatte edilmez.Çünkü bu konudaki kabiliyetlerinin gelişmesi için eğitime,imtihana tabi tutulmamışlardır.
kabiliyetlerin gelişmesi için mücadele ortamı olmazsa olmaz bie şarttır.bir sporcunun şampiyon olabilmesi,bir öğrencinin birinci olabilmesi,yani kısaca herhangi bir canlının kabiliyetlerini geliştirip yükselebilmesi için mücadele şarttır.bizler bu mücadeleye imtihan demekteyiz.insanda gerek şeytanın kendisine musallat olması gerekse musibet ve belalara giriftar olması ile bir mücadele ortamına girmekte ve manen yükselerek melekleri geçebilecek bir kabiliyete cennete layık olabilecek bir kaliteyi yakalayabilmektedir.