Arama sonuçları: 567 sonuç bulundu.

- İhlas risalesinde “ istemeyen bir arkadaşınızla yaptırması. Üstad hazretleri burada ne kast ediyor anlayamadım. İstemeyen derken nefsimiz istemediği bir arkadaşı mı kast ediyor, Anlatmak istemeyen bir arkadaşı mı kast ediyor yoksa başkaca bir şey mi? Ayrıca kimi kast ediyorsa neden istemediği mühim değil midir acaba. Belki kendisini yetersiz görüyordur. Bu durumda ne yapmak gerekir?
İhlas ve tevekkül kavramlarını izah eder misiniz? Bir iş yaparken ihlası ve tevekkülü nasıl yapacağız? 
"İhsan-ı İlâhîden fazla ihsan, ihsan değildir. Herşeyi olduğu gibi tavsif etmek gerektir." Bu cümleyi, buradaki anlamından başka; Cenab-ı Allahın sana ihsan ettiği nimetlerin fazlası fazl-ı İlahi den olmayabilir şeklinde anlamak mümkün mü, değil mi?
Onbeşinden yukarı olanlar, eğer masum ve mazlum ise, mükâfatı büyüktür; belki onu Cehennem'den kurtarır. Çünki âhirzamanda madem fetret derecesinde din ve din-i Muhammedî'ye (A.S.M.) bir lâkaydlık perdesi gelmiş ve madem âhirzamanda Hazret-i İsa'nın (A.S.) din-i hakikîsi hükmedecek, İslâmiyetle omuz omuza gelecek. Elbette şimdi, fetret gibi karanlıkta kalan ve Hazret-i İsa'ya (A.S.) mensub Hristiy...
Hastalık zamanında ilaç kullanmak nasıldır ve kullanıldığında ihlas zedelenir mi?
İlmi hürriyet deyince ne anlamalı? "Hürriyet-i ilmiye, cumhuriyet zamanında elbette kayıd altına alınamaz . (tarihçe-i hayat)" deniyor. İlimdeki hürriyet sonsuz mudur? Örneğin dinsiz felsefe ve nefsi tahrik eden yayınlarda hürriyet gibi
"Mesele-i İmamet, meseleyi fer’iyye olduğu halde ziyade ehemmiyet verildiğinden meseley-i imaniye sırasına girmiş…" Bu cümleyi izah eder misiniz?
10. Hüccet-i imaniyenin mukaddemesinde geçen: "Ey insan kat‘iyen bil ki: Hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi, îmân-ı billâhtır. Ve insaniyetin en âlî mertebesi ve beşeriyetin en büyük makā-mı, îmân-ı billâh içindeki ma‘rifetullâhtır. Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı ni‘meti, o ma‘rifetullâh içindeki muhabbetullâhtır. Ve rûh-u beşer için en hâlis sürûr ve kalb-i insan i...
"İman, yalnız icmâlî ve taklîdî bir tasdîke münhasır değildir. Bir çekirdekten tut, tâ büyük bir hurmâ ağacına kadar; ve eldeki aynada görünen misâlî güneşten tut, tâ deniz yüzündeki aksine kadar, tâ güneşe kadar mertebeleri ve inkişâfları olduğu gibi;.'' bu kısmı izah eder misiniz?
"Evet, günah kalbe işleyip, kalbi siyahlandıra siyahlandıra, tâ nûr-u îmânı kalbden çıkarıncaya kadar kalbi katılaştırıyor.” Cümlesinde geçen "nur-u imanın kalpten çıkması" tabirini izah edebilir misiniz?