İman yalnız tasdik etmekten ibaret değildir. İmanın yerden göğe kadar çok mertebeleri vardır. Taklidî iman denilen iman mertebesi basit bir mertebe olup şüphe ve vesveselere mağlup olabilir. Tahkikî iman denilen iman ise ilme'l-yakin, ayne'l-yakin ve hakka'l-yakin mertebeleri vardır. Bu mertebelerin de her birinin kendi içinde mertebeleri vardır. İman edilecek şeyler artmaz veya eksilmez. Fakat imanın kendisi artar veya eksilir.
İmanın Artması veya Eksilmesi
İman salih amellerle, ilmi çalışmalarla ve tefekkürle artabilir veya günahlarla meşguliyet neticesinde azalabilir. Kur’ân’ın bazı ayetlerinde imanın artmasından bahsedilmiştir. Örneğin bir ayette şöyle buyrulur:
“Gerçek müminler öyle kimselerdir ki Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir, Allah’ın âyetleri onlara okunduğunda bu onların imanlarını artırır.”[1]
Bazı hadislerde de Peygamberimiz (sav) imanın azalmasından ve çoğalmasından bahsetmiştir. Mesela, İbn Ömer, şöyle der:
Biz “Ya Resulallah! İman artar ve eksilir mi?” diye sorduk, o da “Evet, artar, hatta sahibini cennete girdirinceye kadar. Noksanlaşır, hatta sahibini cehenneme sokuncaya kadar” buyurdu.[2]
Peygamberimiz (sav) bazı hadislerinde de zayıf ve kuvvetli imana dikkat çekmiştir.
“Kalbinde zerre kadar imanı olan cehennemden çıkar”[3]
Hadisiyle zayıf olan imana,
“Ebû Bekrin imanı dünyadaki insanların imanıyla tartılsaydı, onun imanı daha ağır basardı”[4]
Hadisiyle de kuvvetli imana işaret etmiştir. Sahabelerden Ebû Hureyre, İbn Abbas, Ebud Derda (r.a) da “İman artar ve eksilir” demişlerdir.[5] Bu konuda Üstad Bediüzzaman Hazretleri şöyle demektedir:
İman, yalnız icmalî ve taklidî bir tasdike münhasır değil. Bir çekirdekten, tâ büyük hurma ağacına kadar ve eldeki aynada görünen güneşten, tâ deniz yüzündeki aksine, tâ güneşe kadar mertebeleri ve inkişafları olduğu gibi, imanın da o derece kesretli hakikatları vardır.[6]
Âyet ve hadislerde zikredilen “imanın artması”yla imanın yakîn yönünden artması, imanın daha çok kuvvetlenmesi kastedilmiştir. Yoksa artma ve eksilme iman edilmesi gereken şeyler konusunda değildir. İmanın 6 esası vardır ve bu esaslar artmaz ve eksilmez.
Bu konuda İmam-ı A’zam ise şöyle demektedir; “Gök ve yer ehlinin îmanları, inanılması lazım gelen şeyler bakımından artmaz ve eksilmez. Fakat yakin ve tasdik (inanışın kuvvetli ve zayıf olması) yönünden artar ve eksilir.”.[7]
Genellikle iman artmaz veya eksilmez diyen âlimler de aynı şeyi kastetmişlerdir. Bir kimse iman esaslarının hepsini kabul edip de bir veya bir kaçına inanmasa meselâ meleklere inanmasa veya namazın farz oluşunu yahut adam öldürmenin haram oluşunu inkâr etse iman etmiş sayılmaz. Bu durumda iman gerçekleşmediğinden artması ve eksilmesi söz konusu olamaz. Herkes aynı hususlara iman etmekle yükümlüdür. İnanılacak esaslar konusunda âlimle câhil, peygamber olan ve olmayan, kadınla erkek arasında hiçbir fark yoktur.[8]
Ayrıca bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/tahkiki-imanin-elde-edilmesi
https://risale.online/soru-cevap/taklidi-ve-tahkiki-iman
[1] Enfal, 8/2.
[2] Beyzavi Tefsiri, Darul Kütübül İlmiyye, 1999, c, 1, s, 190. Taftazani, Şerh’ul Makasıd, Alem’ül Kütüb, 1998, c, 5, s, 213.
[3] Tirmizi, Kitabul Birr ves Sıla, Bab, 61, hn: 1999.
[4] Kenzul Ummal, hn: 35614.
[5] Bkz: İbn Mace, Mukaddime, İman, hn: 72.
[6] Bediüzzaman Said Nursi, Asay-ı Musa, Hayrat Neşriyat, Isprata 2016, s, 243.
[7] Ebul Münteha, İmam-ı A’zamın Hayat ve Fıkh-ı Ekber şerhi, Akçaًy, Ankara, 1998, s. 290.
[8] Heyet, TDV İslam İlmihali, c, 1, s. 73