Bediüzzaman Said Nursî'nin yakın talebelerinden olan Hüsrev Efendi'ye, Bediüzzaman Hazretleri'nin sağlığında Üstad-ı Sânî denildiği iddia edilmektedir. Buna dair bir vesika var mıdır?
Bazı büyük Nur Talebeleri'nin, Üstad Bediüzzaman'ın vefatından sonra kendi yerine bıraktığı Hüsrev Efendi'yle birlikte hareket etmemelerini nasıl değerlendirmeliyiz? Yine, Lahika mektublarında, "vekil, varis, rükün" gibi ifadelerle yer alan bazı kimselerin Husrev Efendi aleyhindeki tutumlarını delil olarak gösterenlere nasıl cevap verilebilir?
Yeni bir medâr-ı keramet ve inâyet ve sürur olan mektubunuzu aldım. Ve Risaletü’n-Nur’a ait bir ikram ve inâyet-i İlâhiyeyi gösterdi. Şöyle ki: Bundan dört beş gün evvel, şiddetli bir taharriyle menzilim teftiş edildi. Her tarafa baktıkları halde, hıfz-ı İlâhîyle, bizi mahzun edecek bir şey bulamadılar. Yalnız İktisat, Hastalar, İstiâze gibi altı yedi risaleyi zararsız buldular. Sonra da Hüsrev’...
Hüsrev'in bakanlara yazdığı istida, pek mükemmel bir vesika-i tarihiye hükmündedir. (Emirdağ Lahikası-2 ( 39 ) Bu istida elinizde var mı acaba?
Üstadımızın Risale-i Nurda, Hüsrev'in sisteminde veya Hafız Alinin sisteminde vs. gibi ifadelerinden maksat nedir. Bunları nasıl anlamamız lazım?
Acaba Bediuzzaman Said Nursi Hazretlerinin yazmış olduğu Hutbe-i Şamiyeyi özetleyebilir misiniz ? İki dehşetli hal ve 6 hastalık nelerdir? Bu hastalıkların devaları ve reçeteleri nedir? İzah eder misiniz?
"Melaikelerin aksine olarak mukteza-yı fıtratları olan malûm günahla Cennet'ten ihraç edildi." cumlesi akla şu sualleri getiriyor:
1. İhrac neden bir gunahla oldu. Direkt gelis olamaz mıydı?
2.Cennette günahın işi ne?
3.Yarın insanlar Hz. Adem`e senin yüzünden cennetten olduk demezler mi?
4.Hangi mukteza-yi fitrat onlari günaha sevk etti?
Âyetü'l-Kübra risalesini okunurken, art niyetli olduğunu düşünmediğim bir arkadaşım “Bediüzzaman, Celcelutiye'de geçen Âyetü'l-Kübra ve Asa-yı Musa gibi isimleri, önceden okuyup da sonradan kitapların ismini koyup basmış olamaz mı?” mealinde bir soru sordu. Bu arkadaşımıza nasıl cevap verebiliriz? Bu konuyu izah eder misiniz?
Batılı bir yazarın insanlık tarihinin en meşhur ve en etkili yüz insanını topladığı bir kitabında Hz. Muhammed’i (sav) ilk sıraya aldığı söyleniyor. Gerçekten de insanların en meşhuru Hz. Muhammed (sav) midir?
“...Hiç kimseyi taklîd etmeyerek tam ma‘nâsıyla ve mübtediyâne, fakat en mükemmel olarak, hem ibtidâ ve intihâyı birleştirerek yapması, elbette misli görülmez ve görülmemiş.” Risale-i Nur'da geçen bu cümlede, Hz. Peygamber (sav) hakkında "ibtida ve intihayı birleştirerek yapması" kısmını nasıl anlamalıyız?