Arama sonuçları: 2185 sonuç bulundu.

"Bu âhirzaman fitnesinde, açlık ehemmiyetli bir rol oynayacak. Onunla ehl-i dalalet, bîçare aç ehl-i imanı derd-i maişet içinde boğdurup, hissiyat-ı diniyeyi ya unutturup, ya ikinci, üçüncü derecede bırakmağa çalışacak diye, rivayetlerden anlaşılıyor. Acaba, herşeyde hattâ kaht azabında ehl-i iman ve masumlar için bir vech-i rahmet ve kader-i İlahî cihetinde adalet olduğu, bunda ne tarzda olur?" (...
"Sadakalar (zekâtlar), Allah'dan bir farz olarak ancak, fakirlere, yoksullara, (zekâtı toplamak için me'mur kılınmakla) onun üzerine çalışanlara, kalbleri (İslâm'a) ısındırılacak olanlara, (âzâd edilmek üzere efendisiyle belli bir bedel karşılığında anlaşmış olan) kölelere, borçlulara, Allah yolunda olanlara ve yolda kalmışlara mahsustur. Ve Allah, Alîm(menfaatinize olanı hakkıyla bilen)dir, Hakîm...
“ Karıncayı emîrsiz, arıyı ya‘sûbsuz bırakmayan kudret-i ezeliye, elbette beşeri nebîsiz bırakmaz. Âlem-i şehâdetteki insanlara inşikāk-ı kamer bir mu‘cize-i Ahmediye (asm) olduğu gibi, mi‘râc dahi âlem-i melekûtteki melâike ve rûhâniyâta karşıbir mu‘cize-i kübrâ-yı Ahmediyedir (asm) ki, nübüvvetinin velâyeti bu kerâmet-i bâhire ile isbat edilmiştir. Ve o parlak zât, berk ve kamer gibi melekûtte ş...
"Sonra o yolcu dağlarda ve sahrâlarda fikriyle gezerken, eşcâr ve nebâtât âleminin kapısı fikrine açıldı. Onu içeriye çağırdılar: “Gel, dâiremizde de gez. Yazılarımızı da oku” dediler. O da girdi, gördü ki: Gayet muhteşem ve müzeyyen bir meclis-i tehlîl ve tevhîd ve bir halka-i zikir ve şükür teşkîl etmişler. Bütün eşcâr ve nebâtâtın envâ‘ları, bil’icmâ‘ beraber لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ diyorlar...
Kastamonu Risalesi 13. Mektup'taki (و اِنْ كُنْتُمْ مَرْضي) ayetinin 1500 küsür olan makâm-ı cifrîsi nasıl üstadın bahsettiği manaya işaret ediyor? 1500 rakamının bu manadaki hikmeti nedir?
Peygamberimizin (s.a.v.) cübbesinde uyumakta olan kedi olduğu için cübbesini kesip kalktığı söyleniyor. Böyle bir rivayet/hadis var mı, varsa sahih mi?
Kehf suresinde  80. ayette  "Erkek çocuğa gelince, onun ana-babası, mümin kimselerdi. Bunun için (çocuğun) onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk."  buradaki "korktuk" kelimesinde çoğul kullanılmasının sebebi nedir.?
Bir zaman, müslim olmayan bir zât, tarîkattan hilafet almak için bir çare bulmuş ve irşada başlamış. Terbiyesindeki müridleri terakkiye başlarken, birisi keşfen mürşidlerini gayet sukutta görmüş. O zât ise ferasetiyle bildi, o müridine dedi: "İşte beni anladın." O da dedi: "Madem senin irşadın ile bu makamı buldum, seni bundan sonra daha ziyade başımda tutacağım." diye Cenab-ı Hakk'a yalvarmış, o ...
Bizden yaşça büyük olup dilinden zarar gördüğümüz akrabalarımıza karşı mesafe koyabilir miyiz? Ciddi kalp kırıklıklarına sebep oluyor. Büyük olunca ikaz da edemiyoruz. Dinimize göre nasıl hareket etmeliyimm? Mesafe koymak, konuşmamak doğru olur mu? Nihayetinde sıla-i rahim dinimizce çok önemli.  
Kuran'da, "(Hz. Meryem:) Keşke ben bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!” dedi. (meryem, 23)" ve daha bir çok ayette keşke kelimesi geçiyor. Keşke demek şeytandan olduğunu işitiyoruz. Öyleyse bu mevzuyu nasıl anlamalıyız?