Allah'ın bir şey ile bin şeyi yaratması, bir çiçek ile bir baharı yaratması arasında fark yoktur diyoruz. Bir ile bin veya bir ile nihayetsiz işleri yapmak için neden aynı kuvvetin sarfı yeterlidir?
Cenab-ı Hakk'ın kudreti hazır zamana mı tecelli eder, yoksa zamanın tamanına, geleceğe de tecelli etmiş midir? Mesela, peygamberimiz miracda geleceği ilmen mi gördü, yoksa kudretin yarattığı varlıklar şeklinde mi gördü?
Allahın bir şeyin yaratılması için ona ol der mi? Halbuki yaratmak için ol demesine ihtiyacı yok. Konu ile ilgili ayeti nasıl anlamalıyız?
"Derece-i i‘câzda belâgat-i Kur’âniyedir. O belâgat ise, nazmın cezâletinden ve hüsn-ü metânetinden; ve üslûblarının bedâatinden, garib ve müstahsenliğinden; ve beyânının berâetinden, fâik ve safvetinden; ve maânîsinin kuvvet ve hakkāniyetinden; ve lafzının fesâhatinden, selâsetinden tevellüd eden bir belâgat-i hârikulâdedir ki, benî-Âdemin en dâhî edîblerini, en hârika hatîblerini, en mütebahhi...
İnsanların Kur'an'a mı yoksa felsefeye mi daha muhtaç olduğunu nasıl anlayabiliriz?
“Kur'an sair kelamlar gibi kışırlı ve kemikli ve şuuru hususi ve cüzi değildir.” Burada kışırlı ve kemikliden kasıt nedir?
Kur'an'ı akılla tevil etmenin ölçüsü nedir? Bu konuda Risale-i Nur'un hangi yerlerinden yararlanabiliriz?
Kur’anın belağatinin mucize oluşunu bir örnekle anlatabilir misiniz?
Kur'an'ın mucize olması ne demektir?
Kur'ân-ı Kerim semadan mı indi? Eğer semadan indi ise ezeli ve ebedi olan Kelam-ı ilahi olan Kur'ân'a bir hudut bir mekan çizilmiş olunmuyor mu?