"Sıfat-ı kelâmdan gelen evâmir-i teşriiyeye karşı itaat ve isyan olduğu gibi, sıfat-ı iradeden gelen evâmir-i tekviniyeye karşı da itaat ve isyan vardır. Evvelkide mükâfat ve mücazat galiben âhirette olur; ikincisinde ağlebi dünyada olur." "Hakikat-i İslâmiyetin kuvveti nispetinde, Müslümanlar o kuvvete göre hareket etmeleri derecesinde ehl-i İslâm temeddün edip terakki ettiğini tarih gösteriyor....
Evlilik yoluna giren bir hanımın ve bir erkeğin özellikle Risale-i Nurlardan mütaala etmesi gereken yerleri yazar mısınız? Okuması gereken sair kitaplar varsa onların isimlerini de yazar mısınız?
Evlenilecek kişi ile önce insan bağı mı kurulmalı İslam bağı mı? Konuşma içerisinde konu önceliği olarak iman ve İslam'dan bahsedince karşı taraf yanlış anlayabiliyor. Sanki evlenince sadece ibadet yapılacak gibi anlıyor. İnsan olarak gezme aktivite yapma tabi ki helal dairede olmak kaydıyla, bunların olmayacağı hissine kapılıyorlar. 2 defa şahit oldum da böyle bir meseleye. Nasıl bir yol izlemel...
Öncelikle nikahtan önce yaşanılan el ele tutuşma dokunma öpme olaylarına girmiş iki gencin keffareti ne olabilir? Sürekli tövbe edip aynı şekilde kendilerini bulmaları, tekrar tekrar pişmanlık duyup dikkat ederek ardından tekrar taviz verilerek aynı hâle geri gelmeleri ve tövbeye yüz bulamamaları, utanmaları, imtihanı kaybetmeleri İslâm'da nasıl değerlendirilir? Bu iki genç hayırlı bir yuva kurmak...
"Hem, anlarsın ki, şu fânî masnuât fenâ için değil. Bir parça görünüp, mahvolmak için yaratılmamışlar. Belki, vücudda kısa bir zaman toplanıp, matlûb bir vaziyet alıp; tâ sûretleri alınsın, timsâlleri tutulsun, mânâları bilinsin, neticeleri zaptedilsin. Meselâ, ehl-i ebed için dâimî manzaralar nesc edilsin, hem âlem-i bekâda başka gâyelere medâr olsun." izah eder misiniz?
Allah fetret ehli kullarına necat veriyor. Tüm günahlar ve süfliyata rağmen. Ancak Müslüman toplumlarda doğan kimseler ise çok şeylerle mükellef tutulmalarına rağmen cehennem ihtimalleri var. O zaman ben de şöyle diyebilir miyim; "Ben de fetret ehli olsaydım, İslâmiyet'ten haberim olmasaydı, direk cennete gideridim." Bu tür vesvese ve düşüncelere karşı nasıl cevap verebiliriz?
Bu hadis hangi kaynakda geçiyor? Sahih midir? Sahih ise izah eder misiniz?
Ebu Sa’id el-Hudri (r.a), Hz. Peygamber (s.a.s)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Kıyamet günü, şu üç (kısım) kimse Allah’a karşı hüccet getirir: 1) Fetret devrinde (peygamber gönderilmemiş olduğu bir dönemde) yaşamış ve ölüp gitmiş olanlar. Bu kimse, "bana hiçbir peygamber gelmedi. Yoksa kulların içinde sana en it...
Ebu Hanife ''Fikhu'l-Ekber'' eserinde; "Bilmiyorum, Rabbim semada mı yoksa arzda mıdır?" diyen kimse kâfir olur. Keza "Allah arşın üzerindedir." diyen de; "Bilmiyorum, arşda mı, semada mı; yoksa arzda mıdır?" diyen de böyledir." demektedir? Birisi Allah heryerde mi diye sorar bende ona hakikati yani zamandan ve mekandan münezzeh olduğunu açıklarsam o kimse Allah her yerdemi diye sorduğu için kafir...
"Bir gaye-i hayâlî olmazsa, yahud nisyân basarsa, ya tenâsî edilse, elbette zihinler enelere dönerler. Etrafında gezerler. Ene kuvvetleşiyor, bazen sinirleniyor. Delinmez nahnü olsun. Enesini sevenler, başkaları sevmezler." Lemaatte geçen bu ifadeleri izah edebilir misiniz?
Yolcunun, gidenin arkasından su dökmek ve su dökerse geri geleceği inanışının İslamda bir karşılığı var mı? Yoksa batıl mı?