Üstad, cehennemin yeri nereyi belirtiyor?
Celcelutiye duasının fazileti hakkında bilgi var mı? Üstad Bediüzzaman Celcelutiye'yi hangi minvalde okur veya okunmasını tavsiye ederdi? Celcelutiyenin bizi en çok çeken beyitlerinin vird olarak okunması nasıl olur? İçindeki Süryanice olan esmaların tam mana karşılığını nasıl elde edebiliriz?
Üstad Hazretleri,Cemaleddin Afgani ve Muhammed Abduh için seleflerim demiş midir?
"Elcevab: Eğer insan yalnız bir kalbden ibaret olsaydı; bütün masivayı terk, hattâ esma ve sıfâtı dahi bırakmak, yalnız Cenab-ı Hakk'ın zâtına rabt-ı kalb etmek lâzım gelirdi." (27.söz Zeyl 3.vecih 3.sual.)
Soru 1) Biz Cenab-ı Hakkı isim ve sıfatları ile tanıyoruz. İsim ve sıfatları bırakmak nasıl olabilir.
Soru 2) Cenab-ı Hakkın zatını düşünmek caiz değil, zaten Allah bununlada bizi yükümlü tut...
Cennette mertebesi farklı olan kişiler icin üstad aynı yerde bulunup farklı lezzetler alma gbi izah etmis. Hadislerde de sadece oruç tutanların reyyan kapısından gireceği cennet ve sadece belli bi ameli yapanların alacağı köşklerden bahsediliyor. Bu köşkleri mertebesi düşük olanlar görmedigi zamanlarda mi gezecek oraları hakedenler? Çünki mesela sadece oruç tutanların girecekleri yer oralar
Asay ı Musa mecmuasının 108. sayfasında; Risale i Münacatın başında Cevşeni ekberin 99 fıkrasından bir fıkrasının kısacık bir mealinin beyan edildiği yere bakan adam cevşenin dahi misli yoktur diyecek. cevşen duasında 100 fıkra bulunuyor ve devamında yani 100 numaralı fıkradan sonra üstadımızın duası var. Neden Bediüzzaman üstadımız Asayı Musada 99 olarak söylüyor?
Hz. Üstad, ulum-u riyaziye ile ilmi cifrinin münasebetini 1. Şua'da izah etmiş. Bu kısmı biraz izah edebilir misiniz?
Üstad(ra). Otuzikinci Sözün ikinci mevkifinin, ikinci maksandında şöyle diyor: "Bir zaman ehadiyete dair bir tefekkÜrde bulundugum zaman, odamın yanındaki çınar ağacının meyvelerine baktım...". Yani ehadiyet yoluyla çınar ağacına bakıyor. Üstad, ehadiyet yoluyla çınar ağacına bakınca, bir tane ilah oldugunu nasıl anlıyor?
Cümlesinin makam-ı ebcedîsi olan bin iki yüz yirmi ikiye kadar, o fütûhât-ı Kur’âniye ve nusret-i dîniye devam edeceğine ve ondan sonra bir derece tevakkuf ve tedennî başlayacağına tevâfukla işaret eder.
Burada üstadımızın bin iki yüz yirmi ikideki gerilemeden kastı nedir?
"Gafletten neş'et eden dalâlet, pek garip ve aciptir. Mukareneti, illiyete kalb eder. İki şey arasında bir mukarenet olursa, yani daima beraber vücuda gelirlerse, birisinin ötekisine illet gösterilmesi o dalâletin şe'nindendir. Halbuki, devamlı mukarenet, illiyete delil olamaz."(Mesnevi-i Nuriye, katre, Osmn. 66)
Burada üstad(ra) mukarenetin illiyete delil olamayacağını anlatırken bir de ayrı ola...