1-Gözlerin durumu hangi rükünde nasıl olmalıdır? 2-Rüku'da iken kolların ve belin durumu nasıl olmalıdır? 3-Namazda iken tek eli kullanmanın ölçüsü ve hududu nedir?
Gözlerdeki çapak abdeste engel midir? Abdest alırken çapakların altını yıkamak zaruri midir?
Gözler ile kulakların hakim olduğu bu asırda: Gözler akıllara, kulaklar kalplere perde olmuş.Sadece seyrediyor, yanlızca işitiyoruz. Gözün akla muhtaç, sözün kalbe müştak olduğunu nasıl idrak edeceğiz?
"Erkân-ı imaniyenin hakaikini gözle görüp, melâikeyi, Cenneti, âhireti, hattâ Zât-ı Zülcelâli gözle müşahede etmek, kâinata ve beşere öyle bir hazine ve bir nur-u ezelî ve ebedî bir hediye getirmiştir..." (Sözler)
Cenab-ı Hak cismani değildir, onu göz ile görmek ne demektir?
Bakara suresinde "...onları korkutsan da korkutmasan da birdir, iman etmezler. Allah onların kalplerine ve kulaklarına mühür vurmuştur. Gözlerinde ise perde bulunur.(Bakara, 2/6-7) buyruluyor. İman ve hidayet kapısının her daim açık olduğunu malumatıyla yukarıdaki ifadeleri nasıl anlamak gerekir.
Abdullah dedi ki: Babam Ömer İbnu'l-Hattab (ra) bana şunu anlattı: (...) Sonra tekrar sordu: “Bana ihsan hakkında bilgi ver?” Hz. Peygamber (sav) açıkladı: “ İhsan, ALLAH'ı sanki gözlerinle görüyormuşsun gibi ALLAH'a ibadet etmendir. Sen O'nu görmesen de O seni görüyor.” Adam tekrar sordu: “Bana kıyamet(in ne zaman kopacağı) hakkında bilgi ver?” Hz. Peygamber (sav) bu sefer: “Kıyamet hakkında kend...
"Bazı rivayetlere göre hiçbir mümin ölünceye kadar Allah’ı göremeyecektir (Müslim, “Fiten”, 95). Ashap mi‘rac münasebetiyle Resûl-i Ekrem’e, “Allah’ı gördün mü?” diye sormuş, o da, “Nurdur, nasıl göreyim?” veya, “Sadece bir nur gördüm” cevabını vermiş (Müslim, “Îmân”, 291-292), Hz. Âişe ise, “Muhammed’in Allah’ı gördüğünü söyleyen kimse yalan konuşmuş olur” diyerek Resûlullah dahil kimsenin dünyad...
"Hem tevhîdin sırrıyla, şecere-i hilkatin meyveleri olan zîhayatta bir şahsiyet-i İlâhiye ve bir ehadiyet-i Rabbâniye ve sıfât-ı seb‘aca ma‘nevî bir sîmâ-yı Rahmânî ve bir temerküz-ü esmâ ve اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ deki hitâba muhâtab olan zâtın bir cilve-i taayyünü ve teşahhusu tezâhür eder. Yoksa o şahsiyetin ve o ehadiyetin ve o sîmânın ve o taayyünün cilvesi inbisât ederek kâi...
Ben evli olan ablamla beraber şehirde kalıyorum. Anne-babamlar köydeler. Şehirde evleri yok. Ben de köyde kalırsam hiçbir bilgimi geliştiremiyorum. Ablamlarla kalmam caiz mi?
Asay-ı Musa'da Yedinci Mesele'de geçen; “Hususî bir yere bakmayan ve îmânî hakîkatler gibi umum kâinâta bakan nefiyler ve inkârlar, -zâtında muhâl olmamak şartıyla- isbat edilmezler diye, ehl-i tahkîk ittifâk edip bir düstûr-u esâsî kabul etmişler" cümlesini izah eder misiniz?