"Göz ve beyindeki acip vazifeleri gören bir zerre, bir yıldızdan; ve bir cüz, küll mecmuundan; meselâ dimağ ve göz, insanın tamamından; ve cüz'î bir fert, hüsn-ü sanatça ve garabet-i hilkatça umum bir neviden; ve bir insan, acip cihazlarıyla küllî cins hayvandan; ve bir fihriste ve program ve kuvve-i hafıza hükmünde olan bir çekirdek, mükemmel masnuiyeti ve mahzeniyetçe koca ağacından; ve bir küçü...
Yâsîn, hâmîm-sad gibi bazı surelerin başında geçen bu Arapça kelimelerin anlamı neden meallerde yok? Neden meallerde, bu kelimeler olduğu gibi okunur?
17. lema 6. notada bahsi geçen "Fâtır-ı Hakîm onları dünyanın imârâtı için halk etmiştir" cümlesini açıklarmısınız? Müslümanların da dünyayı imar etmeye çalışmaları yanlış mıdır?
Huruf-u mukattaanın manası var mıdır?
Kur'an-ı Kerim neden Arapça olarak okunmalıdır? Namaz ve namazın tesbihatı gibi ibadetler neden Arapça yapılmalıdır? Anlamadan okumak yerine meali okumak mı daha faziletlidir? Arapçanın ne gibi hususiyetleri Cenab-ı Hakkın bu dili murad etmesine vesile olmuş olabilir? Mümkünse teferruatlı makale olarak cevap verir misiniz?
Kur'an'da emir ve nehiy bildiren ayetlerde belagat, fesahat, cezalet gibi mucizevi özellikler var mıdır? Mesela Bakara Suresi 43. ayette namazın kılınması ve zekatın verilmesi emrediliyor. Benim aklıma "bir şeyi emretmek ve men etmek gayet basit kelimelerden oluyor, nasıl bu kelimelerde belağat, cezalet fesahat gibi mucizevi özellikler bulunabilir?" sorusu gelmektedir.
Bediüzzaman Hazretleri'nin tabiriyle, "Kur'an-ı mucizül beyanın on vücuh külliye-i icaziyesi" nelerdir?
Kur'anın yedi büyük mucizelik yönü nelerdir?
Marifetullahın şahitleri, burhanları üç çeşittir: Bir kısmı su gibidir. İkinci kısım, hava gibidir. Üçüncü kısım ise, nur gibidir." deniyor. Burayı izah eder misiniz?
"Mesnevî-i Şerîf, şems-i Kur’âniyeden tezâhür eden yedi hakîkatten bir hakîkatin aynası olmuş, kudsî bir şerâfet almış. Mevlevîlerden başka, daha çok ehl-i kalbin lâyemût bir mürşidi olmuş. Öyle de Risâle-i Nûr, şems-i Kur’âniyenin ziyâsındaki elvân-ı seb‘ayı ve o güneşteki renk renk ve çeşit çeşit yedi nûru birden aynasında temessül ettirdiğinden, inşâallâh yedi cihetle şerîf ve kudsî; ve yedi Me...