Yâsîn, hâmîm-sad gibi bazı surelerin başında geçen bu Arapça kelimelerin anlamı neden meallerde yok? Neden meallerde, bu kelimeler olduğu gibi okunur?
Öncelikle, bahsettiğiniz şeyler, birer kelimde değil, birer harftir. O sureler, o harflerin okunmasıyla başlar. Allahu Teala insanlara, "Kur'an'ın Allah kelamı olduğuna inanmıyorsanız haydi onun bir benzerini getirin" diye Kur'an'ın pek çok ayetlerinde meydan okuduğu için, bu gibi surelerin başlarında o meydan okumaları hatırlatarak, "Kur'an'ın insan üstü güzel sözleri, böyle harfleri kullanarak yapılmıştır. Eğer inanmıyorsanız işte siz de bu gibi harfleri kullanarak bir benzerini yapın" diye tekrarla, manen meydan okumaktadır.
Hem Kur'an Arapça olduğu halde Arapların hiç alışkın olmadıkları yepyeni bir söz üslubuyla inmiştir. Hiç kimsenin sözüne benzemez ve kimse onu taklid edemez. Onun farklı özelliklerinden biri de bazen söze, önce harfleri okuyarak başlamasıdır. O zamanki Arapları oldukça şaşırtan bu yeni tarz, "garabet-i Kur'aniye" denilen Kur'an'ın mucizelik yönlerinden birinin, yalnızca bir numunesini oluşturmaktadır.
Ayrıca, bunlar zahirde sadece birer harf olduğu halde, Allah ile Rasulü arasındaki şifreli birer haberleşme vasıtası olduğu tefsirlerde bildirilmektedir ve bunların gerçek ve tafsilatlı manalarını ancak Allah Resulü (sav) bilir.
Peygamber varisi denen İslam alimlerinin büyüklerine de bunların manalarından bir hisse verildiği kaynaklarda geçmektedir. Bu yüzden meallerde olmasa da, tefsirlerde bunların manaları hakkında bazı açıklamalar vardır.
Mesela: Bediüzzaman Hazretleri, İşaratü'l-İcaz tefsirinde, Bakara Suresi başındaki "Elif-Lam-Mim" harfleri için;
Elif: Bu Kur'an Allah kelamıdır,
Lam: Onu Cebrail indirmiştir,
Mim: Muhammed (asm)'ın ruhuna...
diye mana vermiştir.
Yine aynı yerde, bu harflerden ne anlamak gerektiği ve mucizelik yönleri hakkında uzun açıklamalar da yapılmıştır. Dileyen oradan bakabilir.