Hudus - İmkan Delili İle Gaye - Nizam Delili Mukayesesi

Hudus:  Sözlükte “sonradan meydana gelmek” manasınadır. Allah’ın varlığını ispat için bir varlığın, olayın hatta bütünüyle alemin bir zamanlar yokken sonradan var olması manasını ifade eder.

Sonradan meydana gelen, yaratılan şeye hâdis, onun yaratıcısına da muhdis denir. Varlık ve olayların bir yokluğun ardından, yani yok iken var olmaları durumu bir yaratıcının bulunmasının aklî bir zorunluluk olarak gerektirir.

Her değişen şey, hâdistir, sonradan olmuştur. Her hâdis, mutlaka bir tek muhdise, yani vâr edene muhtaçtır.

Âlem de sürekli olarak değişim halindedir. Öyle ise bu alemin ezeli bir yaratanı var.

İşte, Kelam ilmindeki bu delile hudus delili denir.

Kısaca özetlersek: Değişen her şeyin bir başlagıcı vardır. Sonradan ortaya çıkmıştır. Kendi kendine yoktan var olamayacağına göre, onu bir var eden vardır.

Bediüzzaman Hazretleri hudus delilini mealen şöyle ifade eder:

"Kelam alimleri demişler ki, madem âlemde ve herşeyde başkalaşmave değişme var; elbette fânidir, sonradan olmadır. Ezeli olmaz. Madem sonradan olmadır, elbette onu ortaya çıkaran bir yaratıcı var.

İMKAN: Bir şeyin kendi zatında varlığının ve yokluğunun  imkân olarak birbirine eşit olmasıdır. Varlığı veya yokluğunun zorunlu olmamasıdır. Yani var olması da yok olması da mümkün olmak demektir.

Öyleyse onların varlıkta veya yoklukta olmalarını tercih eden bir yaratıcının iradesi olmadan var da olamazlar yok da olamazlar. Öyleyse varlık ya da yokluk şıklarını tercih eden bir yaratıcı vardır.

 

Bu iki delil hakkında Bediüzzaman Hazretleri şu tesbitlerde bulunur:

1- İmkan ve hudus delillerinin kelamcıların Allahı isbat metotlarıdır.

2- İmkan ve hudus hakikati bütün kainatı kuşatır.

3- Varlıkların bize görünen kısmının hudusları belli olduğu için görülmeyenlerin de huduslarına aklen hükmedilebilir.

4- Bu iki delil Kur’andan alındığı halde zamanla bir çok fikirlerin karışmasıyla çetrefil bir hale gelmiş, uzayıp zorlaşmış ve kuruntulardan tam kurtulamamıştır.

5- İmkan ve hudus delillerinde, insanlardan zihnen alemin üstüne çıkıp bir yaratıcıyı görmelerini istemek gibi bir zorluk vardır.

6- İnayet delili bu iki yoldan daha kısa, daha selametli, daha geniş bir yoldur.

 

İmkan ve Hudus delili Risale-i Nurda da geçmektedir. Fakat daha çok gaye ve nizam delili üzerinde durulur.

 

İNAYET (Gaye ve Nizam) DELİLİ:

Gaye, nizam ve inayet delilleri aynı manaya gelirler. Anlatılmak istenen şudur:

Kainatta kurulu bir düzen vardır ve bu düzen hadsiz menfaat ve faydaları netice vermekte ve faydalı gayeleri takip etmektedir. Böyle bir düzen (nizam) bir düzen kurucuyu  (nâzımı) gerektirir.

Bu delil, imkan ve hudus delilinden çok daha kuvvetli ve etkilidir. Kur'an da pek çok ayetlerinde bu delili kullanarak Allah'ın varlığını göstermiştir. Bir ayet meali şöyledir:

"Şübhesiz ki göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün ard arda gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle (yüklü olarak) denizde akıp giden gemilerde, Allah’ın gökten bir su indirip de, onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltmesi ve orada her hareketli canlıyı yaymasında, rüzgârların yönlendirilmesinde ve gökle yer arasında (emre) boyun eğdirilmiş bulutlarda akıl erdirecek bir topluluk için (Allah’ın varlığına ve birliğine) kat‘î deliller vardır." (Bakara, 164)

 

Bu delil hakkında Bediüzzaman Hazretleri mealen şunları söyler:

"Bu delil; kâinatı ve kâinatın cüzlerini ve nevlerini ihtilâlden, ihtilaftan, dağılmaktan kurtarıp bütün özelliklerini düzen altına almakla kâinata hayat veren nizamdan (düzenden) ibarettir.

Bütün maslahatların, hikmetlerin, faydaların, menfaatlerin kaynağı, bu düzendir. Menfaatlerden, maslahatlardan bahseden bütün Kur'ân ayetleri, bu düzen üzerine yürüyor ve bu nizamın tecellisini gösteriyor.

Binaenaleyh bütün maslahatların,  faydaların, menfaatlerin kaynağı olan ve kâinata hayat veren bir düzen; elbette ve elbette bir düzen koyucunun varlığını gösterdiği gibi, o düzen koyucunun kasıt ve hikmetini de göstermekle, kör tesadüf vehimlerini çürütür." (İşaratü'l-İ'caz)

Bu delil çok daha açık ve ikna edici olduğu için hudus ve imkan deliline göre Kur'an'da çok daha fazla kullanılmıştır. Risale-i Nur da Kur'an'ın bu metodunu takip ederek bu delile çok daha fazla yer vermiştir. Bu sebeble risalelerde gayet ikna edici ve imanı kuvvetlendiren bolca deliller, dersler vardır.