Allahın varlığını yarattığı eserlerinden yola çıkarak ispatlayabiliriz. Varlığının en büyük delili yarattığı bütün kâinat ve içindeki her şeydir. Ortada öyle büyük bir sanat vardır ki onun sanatkârı olan Allah’ın varlığını görmemek için âdeta kör olmak gerekir. Bir tek düzgün harf bile onu bir yazan olmadan veya bir iğne dahi bir usta olmadan ortaya çıkmadığı hâlde şu muhteşem kâinat sarayı nasıl kendiliğinden ortaya çıkabilir?
Bütün kâinat ve içindeki âlemler ve bu alemlerde ortaya çıkan varlıklar, iç içe geçmiş bir bütün hâlindedirler. Sanki koca kâinat bir saray gibi ve içindeki pek çok âlemler o sarayın odaları ve bütün varlıklar da sarayın odalarında bulunan süslü eşyaları gibidir.
Böyle bir sarayı görsek onun tesadüfen ya da yerden ot biter gibi kendi kendine ortaya çıktığına hiç ihtimal verebilir miyiz? O an için sarayın ustasını göremememiz olmadığını gerektirmediği gibi, o saraydan milyonlar defa muhteşem ve sanatlı şu kâinat sarayının da tesadüfen ortaya çıkması da önceki saraydan binlerce defa imkânsızdır. Onun da sonsuz kudret ve ilim sahibi bir ustası vardır.
Şu an için dünyada imtihan olmamızın bir gereği olarak O’nu görmememiz var olmadığını asla gerektirmez. Üstelik aklımız bu şekilde Allah’ı bulabildiği gibi, Allah da Hz. Adem’den itibaren sürekli gönderdiği peygamberleri ve kitapları vasıtasıyla bizlere kendini bildirmiş, varlığından haberdar etmiştir. Allah’ın varlığı hakkında kısaca bunları söyleyebiliriz. (Bkz. Tılsımlar, 22. Söz ve Lem’alar, 23. Lem’a Tabiat Risalesi)