Arama sonuçları: 173 sonuç bulundu.

Mademki bela ve musibetler hataların neticesi ve günahlara kefarettir. Neden musibet geldiği zaman sadece hata işleyen günahkar  insanlar değil de günahsız ve masum insanlarda zarar görür.?
Hem deme ki: “Ben mazharım. Güzele mazhar ise güzelleşir.” Zîrâ temessül, etmediğinden, mazhar değil, memer olursun. (Sözler) İzah eder misiniz?
Mehmet Akif Ersoy bildiğimiz üzere milli şairimiz, fakat cennet mekân Abdülhamit Han için bazı nahoş söylemleri var. Bunu nasıl anlamalıyız? Neden böyle davranmış?
Melekler insanların tahayyülatına muttali olabirmi? Mesela bir hafi zikirde veya halis bir niyette ALLAH-U TEALA kulum beni zikr etti ona sevap yazmı diyor? yoksa melekler insanın niyetini anlayabilir mi?
20. Sözde geçen, "Kur’ân, şahs-ı Âdeme melâikelerin itâat ve inkıyâdını ve şeytanın tekebbür ve imtinâını zikretmesiyle, nev‘-i beşere kâinâtın ekser maddî envâ‘ları ve o envâın ma‘nevî mümessilleri ve müekkelleri musahhar olduklarını ve nev‘-i beşerin hâssalarının bütün istifâdelerine müheyyâ ve münkād olduklarını ifhâm etmek­le beraber; o nev‘in isti‘dâdâtını bozan ve yanlış yollara sevk eden me...
Dinimizde mizaç ilminin yeri var mıdır? Güvenilir kaynaklarda bunun hakkında neler yazıyor? İnsanların ateş, toprak, su, hava özelliklerinin baskın olması doğru mu?
Ehl-i iman hanımların vasıfları nelerdir?
Kıskançlık duygumu nasıl terbiye edebilirim? Sevdiğim insanları çok kıskanıyorum ve bu beni ruhen yıpratıyor. Arkadaşlarımı özellikle. Dinimizde bunun bir ölçüsü veya ayet ve hadislerde karşılığı var mı?
Bakara 10 da münafıkların kalplerinde şüphe hastalığı olduğundan bahsediliyor... Bu hastalık yaratılıştan mı onlarda vardır, yoksa onlar mı kendilerini hasta etmişlerdir? Onlar kendilerini hasta etmişlerse bu süreç nasıl olmuştur? Eğer sonradan kendileri kalplerini hasta etmiştir dersek, henüz ortada İslam yoktu ki onlar bunu kabul etmeyerek kendilerini hasta etsinler?
"Bu gibi vesvese ehl-i İtizale lâyıktır. Çünki onlar derler: "Medar-ı teklif olan ef'al ve eşya, kendi zâtında, âhiret itibariyle ya hüsnü var; sonra o hüsne binaen emredilmiş veya kubhu var; sonra ona binaen nehyedilmiş. Demek eşyada, âhiret ve hakikat nokta-i nazarında olan "hüsün ve kubh zâtîdir; emir ve nehy-i İlahî ona tâbi'dir."" (21. Söz)  Yukarıdaki yeri izah eder misiniz?