Tevafuklu Kur'an'ın hattatı, Risale-i Nur'un serkatibi Husrev Efendi Üstadımız hakkında bir sitede şöyle bir soru gördüm. Demişler ki: "Üstad hayattayken Hüsrev Efendi ile arasının açıldığı söyleniyor. Hüsrev Efendi ki Üstad'ın Risalelerde çok övdüğü ve Risalelerde birçok mektubu geçen bir kişidir. Neden Üstad izin verdiği halde Latin harflerine karşı çıkmış?" Bediüzzaman Üstadımız latin harflerin...
Üstad Bediüzzaman kendisine yapılan medh ve senaları neden üzerine almıyor?
Son zamanlarda bazı çevrelerden, "Üstad Bediüzzaman zamanında bir çok alimin sorularına cevab verdiği, bir çok ünlü feylesofları susturduğunu söylüyorsunuz, ama bunun bir belgesi ve münakaşa yaptığı feylesofların isimi hakkında hiç bir bilgi yok" şeklinde sorulara muhatap oluyoruz. Üstadımızın münakaşa yaptığı zamanın ünlü isimleri kimlerdir ve ya bu sorulara nasıl cevap vermeliyiz?
Bazı yazarlar tarafından Üstad Bediüzzaman Hazretleri'nin seyyid olmadığı iddia olunmakta, hatta bunu kendisinin reddettiği söylenmektedir. Üstad'ın seyyid olduğuna dair kendine ait ifadeleri var mıdır? Ayrıca Üstad'ın Kürt olması seyyid olmasına engel bir durum mudur?
Bediüzzaman hazretleri kendi telif etmiş olduğu risaleleri daha sonra okuduğu olmuş mu? Bu risaleler hangileri kaç defa okumuş?
Bilindiği gibi evlenmek Peygamberimizin bir sünnetidir. Said Nursi Hazretleri, sünnet-i seniyyeye çok bağlı bir İslam alimi olduğu ve insanları sünneti yaşamaya, eserlerinde çokça teşvik ettiği bilindiği halde neden evlenmemiştir.
Üstad Bediüzzaman'ın siyasete bakışı nasıldı?
"Hem büyük bir ricam var, beni hastahaneye sevk etmeyiniz. Bütün hayatımda, hususan bu yirmi iki sene tecrid-i mutlak ömrümde tahammül edemediğim bir vaziyete, yani tanımadığım hastabakıcıların hükmü altına mecbur etmeyiniz." Üstad niye hastabakıcıların ona bakmasını "tahammül edilemez" olarak nitelendiriyor?
Üstad'ın bir kız veya erkek çocuğa isim verip vermediğini merak ediyorum.
İhlas risalesi 3. düsturda geçen "beni de ihlasa sokarsınız" cümlesini üstad niçin kullanmış. Biz üstadımızın ihlaslı olduğuna canu gönülden inanıyoruz. Bu cümlede üstadımız ne kast etmiş olabilir?