Başımıza gelecek olayların önceden kaderde yazılı olduğuna; ve yaşadığımız her şeyin tekrar kaydedildiğine dair akla yaklaştırıcı bir örnek verilebilir mi?
Bizlere her yerde yazının eskiden olmadığını söylediler ve öğrettiler. Ama Allah Hz Adem'e suhuf göndermiş. Peki o hangi lisanda idi?
Risale-i Nur'u yazdığı halde namaz kılmayan veya diğer ibadetlerde noksanlığı bulunanlar da 100 şehit sevabından yararlanabilecekler midir?
İşaret'ül-icaz at üstünde nasıl yazıldı?
Bediüüzzaman hazretlerini, yazı mektubunda, "Bid'aların ve dalâletlerin istilası zamanında sünnet-i seniyyeye ve hakikat-ı Kur'âniyyeye temessük edip hizmet eden, yüz şehidin sevabını kazanır." diyor ve hadisi örnek veriyor. Yazı ile sünneti seniyye arasında nasıl bir bağ kurabiliriz?
“Sizin her birinizin yaratılışı annesinin karnında kırk günde derlenip toparlanır. Sonra böylece alaka olur. Sonra böylece mudğa olur. Sonra Allah (cc) bir melek gönderir ve ona dört sözle emreder: Amelini yaz! Ecelini yaz! Said mi, şaki mi olduğunu yaz! Sonra da ona ruh üflenir.” (Buhari) Bu hadise göre insan hayatta nasıl yaşayacağını kendisi mi belirliyor?
Cenab-ı Hakk'ın Kalem suresini indirdiği için "kaleme hürmet göstermek ve onu yer düşürmemek, yüksekte tutmak gerekir" diyen hocalar var. Bunun açıklamasını yapabilir misiniz?
Levhi mahfuzda, ebedi hayatımızla ilgili bilgiler de yazılı mıdır?
Risale-i Nur hizmetinde neden yazı vardır veya niçin yazı yazıyoruz?
Herşeyin olmadan evvel ve olduktan sonra kaderde yazıldığı ne demektir, nasıl oluyor?