"Bin üç yüz sene zarfında nev‘-i beşerin kemiyeten beşten birisini ve keyfiyeten ve insaniyeten yarısını arkasına alıp" ifadesindeki "keyfiyeten ve insaniyeten yarısını" kısmını açıklayabilir misiniz?
Kiramen Katibin melekleri amellerimizi kaydediyorlar. Sadece zahiri amellerimizi mi; yoksa kalbimizden geçirdiğimiz hatıratı da kayıt ediyorlar mı? Bazı kişiler, kalpden geçirilen hatıratı bilemez diyorlar. Dolayısıyla bunları kayıt edemez diyorlar. Ama kalpten geçirilen bir iyiliği yapmasan bile 1 sevap var diye biliyorum. Kalbi hatıratımızı da kayıt altına alıyorlar mı?
İhlas Risalesinde ''En güzel taktir edici yoldaş'' olmak tavsiye ediliyor. Halbuki övmek Rasulullah a.s.m 'ca kötülenmiş ve zararı zikredilmiş. Peki bizler övmekle samimi taktir etmek arasındaki ince çizgiyi nasıl muhafaza edeceğiz?
Cenab-ı Hakk'ın kudreti hazır zamana mı tecelli eder, yoksa zamanın tamanına, geleceğe de tecelli etmiş midir? Mesela, peygamberimiz miracda geleceği ilmen mi gördü, yoksa kudretin yarattığı varlıklar şeklinde mi gördü?
7. Şua da geçen küfrün kısımları konusunu izah eder misiniz?
"Hakāik-i İslâmiyeye zıddiyet gösterip mübâreze eden küfrün mâhiyeti bir inkârdır, bir cehildir, bir nefiydir. Sûreten isbat ve vücûdî görülse de, ma‘nâsı ademdir, nefiydir." Burada geçen sureten isbat ve vücudi ifadelerini izah eder misiniz? Yani küfür görünüşte isbattır manası mı taşıyor?
Allahın bir şeyin yaratılması için ona ol der mi? Halbuki yaratmak için ol demesine ihtiyacı yok. Konu ile ilgili ayeti nasıl anlamalıyız?
Kur'ân tek olduğu halde neden piyasadaki mealler birbirinden farklı?
Risale-i Nur'da geçen; 'Kur'an Nedir Tarifi Nasıldır?' kısmına verilen cevabı madde madde izah edebilir misiniz?
"Derece-i i‘câzda belâgat-i Kur’âniyedir. O belâgat ise, nazmın cezâletinden ve hüsn-ü metânetinden; ve üslûblarının bedâatinden, garib ve müstahsenliğinden; ve beyânının berâetinden, fâik ve safvetinden; ve maânîsinin kuvvet ve hakkāniyetinden; ve lafzının fesâhatinden, selâsetinden tevellüd eden bir belâgat-i hârikulâdedir ki, benî-Âdemin en dâhî edîblerini, en hârika hatîblerini, en mütebahhi...