"Eğer insan ainedarlığını yaptığı esma-i ilahiyeyi bilmez, okuyamaz, bihaber yaşar ise, yani kendini okuyamaz ise, hayvan ya da cansız hükmünde insan olmak, yani adı insan ama hükmen hayvan ve camid hükmünde olmak ihtimali var." Bilmana Risale-i Nur'da geçen bu manaları nasıl anlamalıyız?
Nasıl o esmayı okuyamayan insanı hayvan hükmünde kabul edeceğiz? Bu ne demektir?
23. Söz'de, 'örümcek ve sinekten zayıf düşersin' derken, bu hayvanlarla insan hangi yönden kıyaslanmak isteniyor?
Bediüzzaman Said Nursi hazretleri bir risalesinde insanlığın yaşadığı beş devri sayıyor. Bu devirleri açıklar mısınız? Bu devirlerin başlama ve bitişlerinde hangi tarihi olaylar vuku bulmuştur?
Üstadımız zamanında yaşayan âlimlerin, Üstadımızın Müceddid olduğundan haberleri var mıydı? Yoksa âlimler arasında birbirlerinden haberdar olmama gibi hususlar olabiliyor mu?
İslam sanata karşı mı? Suret çizmek yasak mı? Müzik ve sanat gibi insana kendini iyi hissettiren şeyler neden yanlış? Müzik aleti çalmak yanlış mı?
İslamiyete göre günah çağı tam olarak ne zamandır. Büluğ çağı bazılarında değişiklik gösteriyor. Mesela 15 yaşında giren var, 12-13 yaşlarında girenler var, büluğa girdiği yaşı hatırlamayanlar var. Bunula ilgili olarak ne dersiniz?
2. olarak İslami olarak mesul olmama, mesala deli olma tam olarak nasıldır, bunun ölçüsü nedir?
Bundan elli sene önce ölen bir insan amellerine göre kabir hayatını yaşayacak. Bu durum haşre kadar devam edecek. Şimdi vefat eden bir insan da kabir hayatını haşre kadar yaşayacak. Daha önce ölen insanların kabirde yaşadıkları azap daha fazla olmaz mı? Bu durumun hikmeti nedir?
“Sizin her birinizin yaratılışı annesinin karnında kırk günde derlenip toparlanır. Sonra böylece alaka olur. Sonra böylece mudğa olur. Sonra Allah (cc) bir melek gönderir ve ona dört sözle emreder: Amelini yaz! Ecelini yaz! Said mi, şaki mi olduğunu yaz! Sonra da ona ruh üflenir.” (Buhari) Bu hadise göre insan hayatta nasıl yaşayacağını kendisi mi belirliyor?
“ Karıncayı emîrsiz, arıyı ya‘sûbsuz bırakmayan kudret-i ezeliye, elbette beşeri nebîsiz bırakmaz. Âlem-i şehâdetteki insanlara inşikāk-ı kamer bir mu‘cize-i Ahmediye (asm) olduğu gibi, mi‘râc dahi âlem-i melekûtteki melâike ve rûhâniyâta karşıbir mu‘cize-i kübrâ-yı Ahmediyedir (asm) ki, nübüvvetinin velâyeti bu kerâmet-i bâhire ile isbat edilmiştir. Ve o parlak zât, berk ve kamer gibi melekûtte ş...
"Sonra o yolcu dağlarda ve sahrâlarda fikriyle gezerken, eşcâr ve nebâtât âleminin kapısı fikrine açıldı. Onu içeriye çağırdılar: “Gel, dâiremizde de gez. Yazılarımızı da oku” dediler. O da girdi, gördü ki: Gayet muhteşem ve müzeyyen bir meclis-i tehlîl ve tevhîd ve bir halka-i zikir ve şükür teşkîl etmişler. Bütün eşcâr ve nebâtâtın envâ‘ları, bil’icmâ‘ beraber لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ diyorlar...