Bahsettiğiniz kısım şurasıdır:
Mâdem güneş gibi âciz ve musahhar mahlûklar ve rûhânî gibi madde ile mukayyed nîm-nûrânî masnû‘lar, nûrâniyet sırrıyla bir yerde iken, pek çok yerlerde bulunabilirler. Mukayyed bir cüz’î iken, mutlak bir küllî hükmüne geçerler. Bir anda cüz’î bir ihtiyâr ile pek çok işleri yapabilirler.1
Bu kısmın öncesinde maddi nuranilerin akisleri olarak güneş misali verilmiştir. Bu metin özelinde ise ruhani mahluklardan kasıt; meleklerdir. Çünkü netice itibarıyla melekler de yaratılmış varlıklardır. Buradaki kısmın daha iyi anlaşılması için devam eden cümleler önem arz etmektedir. İlgili metnin devamında şu ifadeler geçmektedir:
Acaba maddeden mücerred ve muallâ; ve tahdîd-i kayd ve zulmet-i kesâfetten münezzeh ve müberrâ; ve şu umûm envâr ve bütün nûrâniyât onun envâr-ı kudsiye-i esmâsının bir kesîf zılâli; ve umûm mevcûdât ve bütün hayat ve âlem-i ervâh ve âlem-i misâl nîm-şeffâf bir âyîne-i cemâli ve sıfâtı muhîta ve şuûnâtı külliye olan bir Zât-ı Akdes’in irâde-i külliyesi ve kudret-i mutlakası ve ilm-i muhîtle tecellî-i sıfâtı ve cilve-i ef‘âli içindeki teveccüh-ü ehadiyetten hangi şey saklanabilir? Hangi iş ona ağır gelebilir? Hangi şey ondan gizlenebilir? Hangi ferd ondan uzak kalabilir? Hangi şahsiyet, külliyet kesb etmeden ona yanaşabilir?2
Melekler bizlere göre tam nurani gibi görünüp bilinirler ama Cenab-ı Allah'a kıyas edilince nurani veya ruhani değil neredeyse kesif kabul edilirler. Hatta sadece melekler değil; bütün hayat, ruhlar âlemi ve âlem-i misal bile aynı şekildedir. Aslı itibarıyla nur olan, maddeden münezzeh olan Cenab-ı Allah’tır. Bu nedenle bu metinde nim-i nurani (yarı nurani) denilince melekler anlaşılır. Fakat Cenab-ı Hak’tan bağımsız düşünüldüğünde melekler; yarı veya nim ifadeleri kullanılmaksızın nurani diye ifade edilirler.
NURANİ VARLIKLARIN ÖZELLİKLERİ
Maddeden mücerret veya maddeye gevşek şekilde bağlıdırlar. Bediüzzaman Hazretleri nurani varlıkları ''kesif olmayan, latif, süratli ve nur mahiyetli'' olarak anlatır. Mekan onları kayıt altına almaz. Madde onları engellemez.
Bir yerde iken pek çok yerde bulunabilirler. Bir melek, bir anda birçok yerde tecelli edebilir. Bir ruh, bir anda birçok iş yapabilir. Bir isim tecellisi (mesela Rahmet, Hikmet gibi) her yerde birden hazır olabilir.
Temessül (şekillenme) kabiliyetine sahiptirler. Melekler, ruhlar ve bazı nurani mahiyetli olan varlıklar insan suretine girebilir, kendi mahiyetlerine uygun şekil alabilir ve tecelli ettikleri aynaya göre görünebilirler. Mesela; Cebrail Aleyhisselam ''Dıhye suretinde'' sahabeler arasında görünür ama aynı anda Arş-ı Azam önünde kanatlarını açmış Rabbine secde eder vaziyette bulunabilir. Ruhlar rüya âleminde şekil alabilirler.
Süratli hareket ederler. Nuraniyet sırrı gereği; hızları ışık gibidir, hatta daha öteye gidebilir. Fikir hızında tasarruf ederler. Zaman onları kısıtlamaz.
Tekasüf etmezler: bir yerde bulunmaları diğer yerleri boş bırakmaz. Bir aynada görünmesi, diğer aynalarda görünmesine engel değildir. Bir tecelli, binler aynaya birden aksedebilir. Bu yüzden bir melek: aynı anda binlerce kişinin duasına müvekkel olabilir.
Zıtlar onların mahiyetine giremez. Nur, zulmeti kabul etmediği gibi; nurani varlıklarda da çirkinlik, pislik, günah olmaz. Melekler fıtraten masumdurlar.
Şuurları vardır. Melekler şuurlu ve âbid/ibadet eden varlıklardır. Kendi vazifelerini bilir, emirle hareket ederler. İbadet, tesbih ve ubudiyet onların yaratılış sebebidir.
Vazife ile kayıtlıdırlar. Her meleğe bir görev verilmiştir. Tabiat olayları (yağmur, rüzgar, dağlar gibi), insan işleri (amel defteri, muhafaza, ilham gibi), kâinatın büyük düzeni (arş, kürsi, sidre gibi) gibi görevleri vardır. Bediüzzaman Hazretleri; ''Allahın yarattığı kanunlar nasıl kâinatı yönetiyorsa, melekler de o kanunların manevi memurları gibidir'' der.
Bediüzzaman Hazretlerinin, Risale-i Nur'da nurani varlıklar için söylemiş olduğu tanımları şu şekilde sınıflandırabiliriz:
Melekler: Külli ve cüz'i vazifeleri vardır. Temessül edebilirler. Nuraniyet sırrıyla çok yerde bulunabilirler.
Ruhlar: Ruhların bedenle ilişkisi zayıflasa bile varlığını devam ettirebilirler.
Cinlerin latif olanları: Tam nurani değildirler; çünkü birden fazla yerde bulunamazlar. Fakat maddeden daha latiftirler ve hızlı hareket kabiliyetine sahiptirler.
Esma tecellileri: Cenab-ı Allah'ın isimleri ve yansımaları olduğu için hakiki olarak nuranidirler. (Onlara kıyasla diğer saydığımız nurani varlıklar kesif sayılabilecek kadar nuranidirler.) Rahmet, kudret, hikmet veya rububiyetin cilveleri; her yerde birden hazır bulunurlar. Mekandan münezzehtirler. Aynalarda çoğalabilir ama aslında ''bir''dirler.
Bediüzzaman Said Nursi, Tılsımlar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s.25
Bediüzzaman Said Nursi, Tılsımlar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s.25

