Hüsrev Efendi'nin yazdığı Risaleler'in sıhhatli olması noktasındaki hassasiyetini gösteren kendi ifadeleri var mı?
Bediüzzaman Hazretleri, Hüsrev Efendi'ye "Sen hem benim yerime hem de kendi yerine hizmet edeceksin!” diyerek neyi kasdetmiştir?
Hüsrev Efendinin Bediüzzaman Hazretlerinin hizmetinden başka hizmetleri de mi vardı?
Bediüzzaman Hazretleri vefat ettikten sonra yerine bıraktığı Hüsrev Efendi'ye kimler yardımcı olup yanında yer almışlardır?
Bazı büyük Nur Talebeleri'nin, Üstad Bediüzzaman'ın vefatından sonra kendi yerine bıraktığı Hüsrev Efendi'yle birlikte hareket etmemelerini nasıl değerlendirmeliyiz? Yine, Lahika mektublarında, "vekil, varis, rükün" gibi ifadelerle yer alan bazı kimselerin Husrev Efendi aleyhindeki tutumlarını delil olarak gösterenlere nasıl cevap verilebilir?
Yeni bir medâr-ı keramet ve inâyet ve sürur olan mektubunuzu aldım. Ve Risaletü’n-Nur’a ait bir ikram ve inâyet-i İlâhiyeyi gösterdi. Şöyle ki: Bundan dört beş gün evvel, şiddetli bir taharriyle menzilim teftiş edildi. Her tarafa baktıkları halde, hıfz-ı İlâhîyle, bizi mahzun edecek bir şey bulamadılar. Yalnız İktisat, Hastalar, İstiâze gibi altı yedi risaleyi zararsız buldular. Sonra da Hüsrev’...
Hüsrev'in bakanlara yazdığı istida, pek mükemmel bir vesika-i tarihiye hükmündedir. (Emirdağ Lahikası-2 ( 39 ) Bu istida elinizde var mı acaba?
Üstadımızın Risale-i Nurda, Hüsrev'in sisteminde veya Hafız Alinin sisteminde vs. gibi ifadelerinden maksat nedir. Bunları nasıl anlamamız lazım?
Sikke-i Tasdik Hizmet mektupları sayfa 178 de geçen “İmamı Ali kerremallahu vechehu keremetkarane ve takdirkarane üç ihbarıyla…” denilen yerde bahsedilen 3 ihbar nedir?
18. Lema'da geçen şu cümleyi izah eder misiniz? "İmam-ı Ali’nin (r.a.) hicretten otuz sene sonra Kûfe’de yazdığı bu Ercüze’deki dokuz defa altmış, otuza ilâve edilse beş yüz yetmiş oluyor ki, Cengiz’in ve Hülâgu’nun hücum ve tahribat zamanıdır."
Hem Hz Ali'nin verdigi tarihle Moğolların saldırı tarihi tam uyuşmuyor sanki. Burayı nasıl anlamalıyız?
Âyetü'l-Kübra risalesini okunurken, art niyetli olduğunu düşünmediğim bir arkadaşım “Bediüzzaman, Celcelutiye'de geçen Âyetü'l-Kübra ve Asa-yı Musa gibi isimleri, önceden okuyup da sonradan kitapların ismini koyup basmış olamaz mı?” mealinde bir soru sordu. Bu arkadaşımıza nasıl cevap verebiliriz? Bu konuyu izah eder misiniz?