Bedüüzzaman hazretleri "Gençlik Rehberi" adlı eserinde bazı gençlerin 50 sene sonraki hallerini bir sinema gibi gördüğünü ve bir kısmının kabir azabı çektiğini beyan ediyor. Bu gerçek mi? Günümüzde kabir azabının olup olmadıgı hakkında tartışmalar oluyor. Bu konuda bilgi verirmisiniz?
İmanla kabre girdi ve sevapları fazla ise cennet bahçelerinden bir bahçe; İmansız öldü ise cehennem çukurlarımdan bir çukurdur. Soru) İmanla kabre giren fakat günahları sevaplarından fazla olan kulların kabirdeki halleri nasıldır?
Bundan elli sene önce ölen bir insan amellerine göre kabir hayatını yaşayacak. Bu durum haşre kadar devam edecek. Şimdi vefat eden bir insan da kabir hayatını haşre kadar yaşayacak. Daha önce ölen insanların kabirde yaşadıkları azap daha fazla olmaz mı? Bu durumun hikmeti nedir?
Kabirde veya cehhennemde Ruh mu azap çeker yoksa beden mi? Tekrar dirilme nasıl olacak?
Gençlik Rehberi'nde kabre üç tarzda üç yol ile girildiğinden bahsediliyor. Cennet ve cehennem yolu nasıl bu şekilde üç yol olarak geçiyor?
Risalelerde ata kazayı bozar, kaza da kaderi bozar ibareleri geçiyor. Burada bozmak tabiri değişmek manasında anlaşılıyor. Ama kader defteri olan Levh-i Mahfuz değişmez diyoruz?
“Cebir ve i‘tizâlde birer dâne-i hakîkat bulunur” Ey tâlib-i hakîkat! Mâzîye hem musibet; müstakbel ve ma‘siyet ayrı görür şerîat. Mâzîye, mesâibe nazar olur kadere, söz olur cebriye. Müstakbel ve meâsî, nazar olur teklîfe, söz olur i‘tizâle. İ‘tizâl ile Cebir şurada barışırlar. Şu bâtıl mezheblerde birer dâne-i hakîkat mevcûd, mündericdir, mahsûs mahalli vardır. Bâtıl olan ta‘mîmdir." (Lemaat)
...
Kaderi tam olarak anlamak isteyen biri, kader risalesinden önce nereleri mütalaa etmeli?
Evlilik kaderi mutlak mıdır? Kaderi muallak mıdır? Eshab-ı Kiram’dan bir zatın Peygamberimize (s.a.v.):“Falan kadınla evlenmek istiyorum, dua buyurun” demesi üzerine: “Eğer sana, İsrafil, Mikail, Cebrail, ve Hamele-i Arş, (A.S.) dua etse, aralarında ben de bulunsam, gene sen ancak senin için yazılan kadınla evlenirdin.” buyurmuştur. (Ramuz:357/9)
Risâle-i Nûr'da ""Her şey kaderle takdir edilmiştir. Kısmetine râzı ol ki, rahat edesin." şeklinde bir cümle geçmektedir. Kaderin ilim nev'inden olduğunu biliyoruz. Ancak burada takdir etmekten bahsediliyor. Takdir etmek ise, irade ve kudret ile olur. Halbuki, kader sadece bilmekti. İkisini nasıl tevfik edeceğiz. İkinci sorum ise: Bu hükmü hayatımıza nasıl tatbik edebiliriz. Çünkü geçmişte elde ed...