Bahsettiğiniz hadise Gençlik Rehberi isimli eserde şöyle geçiyor:
Bir zaman Eskişehir Hapishânesinin penceresinde oturmuştum. Karşısında bulunan lise mektebinin büyük kızları, onun avlusunda gülerek raks ederken onları o dünya cennetinde cehennem hûrileri hükmünde gördüm. Fakat birden elli sene sonraki vaz‘iyetleri bana göründü. Onların gülmeleri elîm ağlamaları sûretini aldı. Ondan bu gelen hakîkat inkişâf etti. Yani elli sene sonraki hâllerini ma‘nevî ve hayâlî bir sinema ile gördüm ki, o gülen altmış kızdan ellisi, kabirde azab çekiyorlar, toprak olmuşlar. Ve on tanesi, yetmiş yaşında çirkinleşmiş, herkesin nazar-ı nefretini celb ediyorlar. Ben de onlara ağladım.1
Sorularınızın cevabına gelicek olursak;
1) Kabir azabı haktır; Kur’ân âyetleri ve mütevatir hadislerle sabit olup Ehl-i Sünnet inancının bir rüknüdür. Detaylı bilgi için lütfen bakınız;
2 )Bediüzzaman Hazretleri oradaki genç kızların içinde bulundukları sıkıntılı hale bakarak ilerideki hallerini manevi bir sinema şeklinde hayal ederek öyle söylemiştir.
3) Bediüzzaman Hazretlerinin hapishane penceresinde “elli sene sonraki sinema” şeklinde gösterilen manzara, bu hakikati ders vermek için lâtif bir keşiftir; mecaz değil, hakikatin perdeli bir ihbarıdır.
Bediüzzaman Said Nursi, Gençlik Rehberi, Hayrat Neşriyat, 2016, s.7

