Kader

09.08.2025

5

Allah u Teâlâ'nın Her Şeyi Bildiği Halde Levh-i Mahfuz'da Yazmasının Hikmeti

Allah Teâlâ mutlaka her şeyi bilir, ne olacağını ne olduğunu bilir. İlmi muhittir, her şeyi kuşatır. Fakat olmuş olacak her şeyi Levh-i Mahfuz'da yazmasının hikmetleri neler olabilir?

* *

*** ***

05.09.2025 tarihinde sordu.

Cevap

Dördüncü Remiz: Çok yerlerde dediğimiz gibi, bir padişahın sultan, halîfe, hâkim, kumandan gibi muhtelif ünvanlarından ve sıfatlarından neş’et eden muhtelif ayrı ayrı devâir-i teşkîlâtı olduğu gibi; Cenâb-ı Hakk’ın esmâ-yı hüsnâsının had ve hesaba gelmez türlü türlü tecelliyâtı vardır. Mahlûkātın tenevvü‘leri ve ihtilâfları, o tecelliyâtın tenevvü‘lerinden ileri geliyor.

İşte her kemâl ve cemâl sâhibi, fıtraten cemâl ve kemâlini görmek ve göstermek istemesi sırrınca; o muhtelif esmâ dahi, dâimî ve sermedî oldukları için, dâimî bir sûrette Zât-ı Akdes hesabına tezâhür isterler. Yani nakışlarını görmek isterler. Yani kendi nakışlarının aynalarında cilve-i cemâllerini ve in‘ikâs-ı kemâllerini görmek ve göstermek isterler. Yani kâinât kitâb-ı kebîrini ve mevcûdâtın muhtelif mektubâtını ânen-fe-ânen tazelendirmek, yani yeniden yeniye ma‘nîdâr yazmak, yani bir tek sahîfede ayrı ayrı binler mektubâtı yazmak ve her bir mektubu, Zât-ı Mukaddes ve Müsemmâ-yı Akdes’in nazar-ı şuhûduna izhâr etmekle beraber, bütün zîşuûrun nazar-ı mütâlaasına göstermek ve okutturmak iktizâ ederler.
Bu hakîkate işaret eden şu hakîkatli şiire bak:

Kitâb-ı âlemin yaprakları, envâ‘-ı nâ-ma‘dûd.

Yazılmış destgâh-ı Levh-i Mahfûz-u hakîkatte.

Hurûf ile kelimâtı dahi, efrâd-ı nâ-mahdûd.

Mücessem lafz-ı ma‘nîdârdır, âlemde her mevcûd.1 

İnsanların kendini beğendirmek istemesi çok defa bir kusurdur ve noksan bir sıfattır. Fakat Allahu Teala’nın (kendine yakışır bir tarzda anlamamız şartıyla) bilinmek ve beğenilmek istemesinde kusur olmaz. Çünkü bütün beğenme ve sevgilerin kaynağı; güzellik, kusursuzluk ve ikram sıfatlarıdır. Bu üç sıfat nerede görülse beğenme ve takdirleri üzerine çeker. Bu üçünün gerçek ve sonsuz kaynağı da Allahu Teâlâ’dır. Zâtında bulunan ve âlemde tecelli eden bu sıfatlarını kendi de sever, mahlûkatı da sever.

Allahu Teâlâ hiçbir şeye muhtaç değildir. Burada ihtiyaç kavramı ile iktizâ kavramını ayırt etmek gerekir. Bir varlığın kendi zâtı dışından bir yardım ve desteğe muhtaç olması ihtiyaç halini anlatır. İktizâ ise bir sıfatın kendinden kaynaklanan gereklerini anlatır. Bu gereklerin dışarıdan kaynaklanmaması ve dışarıdan giderilmemiş olması onu ihtiyaç olmaktan çıkarır. İşte Allahu Teâlâ Hazretlerinin isim ve sıfatları, görünmeyi iktizâ etmiştir. Bu iktizânın neticesi olarak hariçte mevcut olan bir şeye müracaat edilmemiş, ilm-i ezelide programları bulunan varlık aynaları yaratılarak vücut sahasına çıkarılmıştır. Dolayısıyla ortada bir ihtiyaç durumu yoktur.

''Her kemal ve cemal sahibi kendi kemal ve cemalini görmek ve göstermek ister" kaidesince nasıl ki Cenâb-ı Hakk'ın Rezzâk ismi tecelli ister. Mahlukâta rızık vermesiyle Rezzâk ismi tecelli eder. Öyle de el-Alîm (Her şeyi en ince noktasına kadar bilen, ilmi ebedî ve ezelî olan.), el-Basîr (Gizli açık, her şeyi en iyi gören), es-Semî' (Her şeyi en iyi işiten), el-Muhsî (Yarattığı ve yaratacağı bütün varlıkların sayısını bilen) gibi isimleri de tecelli ister. İşte Cenâb-ı Hakk'ın ezelî ilmiyle her bir şeyi levh-i mahfuzda yazması bu isimlerin tecellisidir.

Bir başka açıdan bakacak olursak da insan, unutkan ve nankördür. Âhiret gününde kişi dünyada işlediği günahları inkâr etmek isteyecektir. Hem günahkâr insan, Cenab-ı Hakk'ın adaletini; dünyadaki adalet ile anlamaya çalışır ve hata eder. Cenâb-ı Hakk, her şeyi bilmekle beraber kayıt altına almıştır ki hem insan dünyada her hâlinin takîb edilip kayda geçirildiğini bilsin ve dikkat etsin hem de ahirette yaptıklarını inkâr edemesin. Ayrıca mü'min ve itaatkâr insanların da uğradıkları zulüm ve haksızlıkların bir bir yazılıp kayda geçtiğini, inkâr edilemez olduğunu bilmesi, onların gönüllerine su serpecektir ki bu bakımdan Levh-i Mahfuz; el-Adl (Mutlak Âdil, çok adaletli) ve el-Muntekım (Zalimlerin cezasını veren, intikam alan) isimlerinin tecelli etmesidir.

Her şeyin en doğrusunu ancak Allah bilir.

Benzer konular için lütfen bakınız;

https://risale.online/soru-cevap/lehv-i-mahfuz

https://risale.online/soru-cevap/kader-kaza-ata

https://risale.online/soru-cevap/kader-16

https://risale.online/soru-cevap/kader-ile-cuzi-irade-celismesi

  1. Tılsımlar, Hayrât Neşriyât, 2015, s.70,71.


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız