Soru

Tarikattaki Fena Makamlarının İzahı (Fenâfişşeyh, Fenâfirresûl, Fenâfillah)

Fenafişşeyh, Fenafirrasul ve Fenafillah nedir?  Allah ismini duyunca cezbeye gelmeyip de Seyda ismini duyunca cezbeye gelen müritlerin durumu normal midir? Bu durumu nasıl değerlendirmek gerekir? 

Tarih: 27.02.2025 18:02:36

Cevap

Sufilikte fenâ, kişinin benliğinin yok olması, erime ya da teslimiyet hâlini ifade eder.

Fenâfişşeyh: “Kişi sevdiğiyle beraberdir.[1], hadis-i şerifleri gereği, mürşidine huzurunda iken gösterdiği edebi, gıyabında da göstermek ve bu suretle mürşidinin haliyle hallenmeye, boyasıyla boyanmaya çalışmak demektir. İlm-i ledünde fenâfişşeyh; müridin, kâmil mürşid olan hocasının arzu ve isteklerine tabi olması, iradesini onun eline bırakması, gassalın (ölüyü yıkayan) elindeki meyyit (ölen kişi) gibi olması, ona hiçbir işinde muhalefet etmemesidir.

Burada müridin gayreti, kalbini ve gönlünü mürşidine, Peygamber (sav)’e ve Cenâb-ı Hakk’a bağlamasından ibarettir.

Fenâfirresûl: Hayatın her anında Peygamber (sav) Efendimizin huzurundaymış gibi hareket etmek, onun usve-i hasene olan ahlakıyla bütünleşmek demektir. Müminlerin Allah’a, Peygamberine ve veli kullarına karşı sevgi rabıtası vardır.

Fenâfillah: “Nerede olsanız, O sizinle beraberdir.”[2], “Biz ona (insanoğluna) şah damarından daha yakınız.[3] ayet-i kerimelerinin sırrını idrak şeklindeki rabıta-i huzurdur. Kalbin yalnız Allahu Teâlâ’yı sevmesi, O’nun beğendiği şeylerde fani olmasıdır. Yani O’nun sevdiklerini sevmek ve sevgili bilmektir.

Fenâfişşeyhle başlayıp, fenâfirresûl ile devam eden, sonuç olarak fenâfillaha ulaştıran, ilki mürşidinin suretini göz önünde tahayyül ederek, sonuncusu da gönlünü Allah ile ülfete açmak şeklindeki rabıta, gerçek ve en güzel olan rabıtadır.[4]

 

Sorunuzun ikinci kısmında, Allah ismini duyunca cezbeye gelmeyip de Seyda veya Şeyh ismini duyunca cezbeden bir müridin, Allah’tan ziyade şeyhine daha çok bağlı olması hususunu şöyle değerlendirebiliriz: Sufilikte nihai gaye, varlıkların en yücesi olan Allah’a ulaşmaktır. Şeyh bu yolda rehberlik eden kişidir. Dolayısıyla, şeyhe duyulan aşk ve bağlılık, Allah’a ulaşmayı sağlamada bir vasıta olarak görülmektedir.

Birçok sufî öğreti, şeyhe duyulan sevginin nihai aşka (Allah aşkına) giden yoldaki bir basamak olduğunu belirtir. Bu aşamada kalbin yalnızca şeyhine odaklanması, eğer ilerleyen süreçte Allah aşkına yönelmezse, yolun asıl hedefine ulaşmada bir engel oluşturabilir. Yani, mürid, manevi yolculuğunda sadece şeyhine odaklanmışsa, bu durum onun henüz olgunlaşmadığını veya yönlendirilmesi gereken bir halde olduğuna işaret eder.

Bir mürid, Allah’ın ismini duyduğunda beklenen o derin cezbeyi bulamıyor, fakat şeyhinin ismini duyduğunda yoğun bir manevi coşku yaşıyorsa, kalbinde esas olan aşkın ve teslimiyetin henüz Allah’a yönelmemiş, şeyhine fazlasıyla bağlı olduğuna işaret eder. Bu, sufî yolun doğal bir basamağı olabileceği gibi, müridin manevi gelişiminde bir sapma olarak da değerlendirilebilir. Çünkü nihai gaye kalbin geçici vasıtalar aracılığıyla Allah’a ulaşmasından ziyade, doğrudan Allah aşkını yeşertmesidir.

Ayrıca lütfen bakınız:

https://risale.online/soru-cevap/rabita-2

https://risale.online/soru-cevap/soru-1

https://risale.online/soru-cevap/tarikatlar

https://risale.online/soru-cevap/risale-i-nur-ve-tarikat

 

 

[1]  Buhârî, Edeb, 96; Müslîm, Birr, 165

[2] Hadid Sûresi, 57/4

[3] Kaf Sûresi, 50/16

[4] Risale-i Halidiyye ve Rabıta Risalesi, Siraç Yayınevi, İstanbul 2017 Bab: Miftahul usul


Alâkalı Sorular

Yorum Yap

Yorumlar