Ene risalesinde geçen, "Tâ ki, o ene bir vâhid-i kıyâsî olup, evsâf-ı rubûbiyet ve şuûnât-ı ulûhiyet bilinsin"
"Ne vakit hakîkî veya vehmî bir karanlık ile bir hat çekilse"
"Öyle ise, hakîkî nihâyet ve hadleri olmadığından, farazî ve vehmî bir haddi çizmek lâzım geliyor."
“Vehmi” ve “farazi” veya “vahid-i kıyasi” "nisbi" gibi tabirleri daha rahat anlayacağımız misallerle genişçe açıklayabilir ...
7. Şua'nın 2. makamında geçen '' İki kutbun dâiresindeki hesab rakamlarına sıkışmayan bir nihâyetsiz uzaklık içinde, aynı zamanda, aynı kuvvet, aynı tarz, aynı sikke-i fıtrat ve aynı sûrette, beraber noksânsız tasarruf eden; ve o pek büyük mütecâviz kuvvetleri taşıyanları, tecâvüz ettirmeden kanununa itâat ettiren; '' kısmını açıklar mısınız?