Sevgili Peygamberimiz (sav) nasil dua ederdi? İnsan iyi haldeyken nasıl dua etmeli? Kötü bir haldeyken canı manevi olarak çok yanarken nasıl dua etmelidir?
Yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Kerîm de “(Ey Resûlüm!) De ki: Eğer duanız olmasa, Rabbim size ne diye ehemmiyet versin?”[1] buyurmuştur. Nitekim Hz. Peygamber (sav) de “Dua ibadetin özüdür.”[2] Duyurarak duanın kulluktaki önemine vurgu yapmıştır.
Kulluğun en önemli ifadesi olan dua, insanlığın zirvesi olan sevgili Peygamberimizin (sav) de bütün hayatını kapsıyordu. Adeta dua ile yatar, dua ile kalkardı. İbadetleri esnasında, günlük beşeri ihtiyaçlarında, hastalıkta, belirli vakitlerde hulasa hayatının her anında dua ile yaşardı.
Hz. Peygamber (sav) Geceleri ve Farz Namazları Arkasında Dua Etmeyi Teşvik Etmiştir
“(Teheccüd namazı kılmak için) yanları yataklardan uzaklaşır; korkarak ve umarak Rablerine duâ ederler ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden (Allah yolunda) sarf ederler.”[3] Âyetinin de ifadesi ile gece vakitlerinde yapılan dualar Rabbimiz katında makbuldür. Peygamberimiz (sav) ashâbını bu vakitlerde ibadet ve duaya teşvik ederdi. Kendisi de gecenin bir kısmını ibadet ve duaya ile geçirirdi. Allah Rasûlü’nün gece yaptığı dualarından birini Hz. Âişe şöyle anlatıyordu:
“Bir gece Allah’ın Rasûlü’nü yatakta bulamadım, onu elimle yoklayarak aramaya başladım. O sırada elim ayaklarının tabanlarına değdi. Ayaklarını dikmiş vaziyette secde hâlindeydi ve “Allah’ım! Gazabından rızana, cezandan affına sığınırım. Senden sana sığınırım. Sana tüm övgüleri saysam yine de bitiremem. Sen kendini nasıl övdüysen öylesin.” diye dua ediyordu.[4]
Ayrıca Ebû Ümâme"den rivayet edildiğine göre, kendisine “Yâ Resûlallah, hangi dua daha çok kabule şayandır?” diye sorulduğunda Peygamber Efendimiz (sav), “Gece yarısından sonra ve farz namazların arkasından yapılan dualar.” diye cevap vermiştir.[5]
Hz. Peygamber (sav) Dua Öncesi Tevbe ve İstiğfar Ederdi
Peygamber Efendimiz (sav) duaya başlamadan önce tevbe ve istiğfar eder, her hayırlı işte olduğu gibi 'eûzü besmele' ile başlardı.
Allah Rasûlü dua etmek için elini kaldırdığında, yüzüne sürmeden indirmezdi.[6] Ebû Mûsâ el-Eş’ârî (ra) şöyle demiştir: “Resûlullah (sav) duâ etti. Ellerini öyle kaldırdı ki, koltuk altlarının beyazlarını gördüm.”[7]
Hz. Peygamber (sav) Esmâü’l-Hüsnâ ile Dua Ederdi
Rabbimiz “Esmâü’l-Hüsnâ (en güzel isimler) ise Allah’ındır! Öyleyse ona onlarla duâ edin.”[8] Buyurmuştur. Efendimiz de (sav) Esmâü’l-Hüsnâ ile dua etmekten hoşlanırdı. Bir gün Rasûlullah ile Enes b. Mâlik birlikte otururken, namaz kılan bir adama şahit oldular.
Adam namazdan sonra, “Ey Allah’ım! Hamd ancak sanadır, senden başka ilâh yoktur. Gökleri ve yeri yaratan, bol bol veren (sensin) ey Celâl ve İkram sahibi! Ey Hayy ve Kayyûm! Senden istiyorum!” diye dua etmişti. Bunu duyan Allah Rasûlü, adamın bu davranışını onaylayarak, “Şüphesiz Allah’a, kendisi ile dua edildiği zaman mutlaka kabul ettiği ve istenildiğinde verdiği İsm-i Âzam ile dua etti.” buyurdu.[9]
Hz. Peygamber (sav) Duâda Israr Edimesini ve Kararlı Olunmasını Söylerdi
Rasûlullah (sav) özlü ve kapsamlı duaları tercih eder, kararlı, azimli bir şekilde ısrarla dua edilmesini söylerdi. “Allah’a duâ ettiğinizde kabul olunacağına inanarak duâ edin. Hiçbiriniz kesinlikle “eğer dilersen ver yâ Rabbi!” demesin. Çünkü Allah kabul edeceğine inanarak duâ etmenizi çirkin görmez.”[10] Buyurarak duada kararlı olmaya dikkat çekmiştir.
Allah Rasûlü’nün bir diğer tavsiyesi ise “Allah’a, kabul edileceğine gerçekten inanarak dua edin. Bilin ki Allah, ciddiyetten uzak ve umursamaz bir kalp ile yapılan duaları kabul etmez.”[11] buyurmuştur.
Ayrıca İbn Mes’ûd"un bildirdiğine göre, “Hz. Peygamber (sav) dua ettiği zaman üç kere tekrar eder, Allah’an bir şey istediği zaman üç kere isterdi.”[12]
Duânın Neticesiz Kalmayacağına İnanmak
Peygamber Efendimiz (sav) yaptığı duaya karşılık hemen sonuç beklemez, ama Rabbinin kendisini boş çevirmeyeceğini bilirdi. Bir keresinde, “Sizden biriniz, 'Dua ettim de duam karşılık görmedi.' deyip acele etmediği müddetçe duası karşılık bulur.”[13] buyurmuştur. Sahâbe, “Yâ Rasûlallah! Acele etmek nedir?” diye sorunca da,“Dua ettim de kabul edildiğini görmedim, der ve o andan vazgeçerek duayı bırakır.”[14] cevabını vermiştir.
Bediüzzaman Hazretleri, Sözler isimli eserinde her duaya bir karşılık verildiğini lakin bunun üç farklı şekilde olduğunu ifade eder. Özetle, Rabbimiz hikmeti gereği duayı ya istenilen şekliyle kabul eder, ya daha güzelini kuluna nasip eder. Yahut da istenileni bu dünyada değil ahirette en güzel şekliyle kuluna ihsan eder. Zira dua bir ubudiyettir ve en güzel karşılığı ahirette verilir.
Duâda Salavât Getirmek
Resûlullah (sav), namazda duâ eden bir adam işitti. Adam duâ ederken salavât getirmemişti. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav): “Bu adam acele etti.” Dedi. Sonra adamı yanına çağırıp ona yada başka birine: “Biriniz namaz kıldığı zaman Allah’a hamd ve senâ ile başlasın, ardından Peygamber (sav)’e salavât getirsin, sonra da dilediği gibi duâ etsin.” Dedi.[15]
Hz. Ömer (ra) ise konu hakkında şöyle demiştir: “Muhakkak ki duâ semâ ile arz arasında durdurulmaktadır. Peygamberine (sav) salât etmedikçe, ondan bir şey yükselmez.”[16]
Hz. Peygamber (sav) Duaya Hamd ve Sena İle Başlardı
Resûlullah (sav) duâya, “Yüce, çok yüce bol bol ihsan edici olan Rabbimi her türlü noksanlıktan tenzih ederim.” Diyerek başlardır.[17] Ümmetine de duaya Allah’a hamd ve sena edip tesbih ve tenzih ederek başlanması gerektiğini ders vermiştir.
Hz. Peygamber (sav) Hem Bu Dünya İçin Hem De Âhiret İçin Dua Ederdi
En çok yaptığı dualardan biri Bakara suresinde geçen şu dua idi: “Allah'ım! Bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!”[18]
Ayrıca “Sizden herkes ihtiyaçlarının tamamını Rabbinden istesin. Hatta kopan ayakkabı bağına varıncaya kadar istesin.”[19] Buyurmuş ve meşru olması şartı ile dünya ve ahiret için her şeyi Rabbimizden istemeyi öğütlemiştir.
Hz. Peygamber (sav) Duayı “Âmîn” Diyerek Bitirmeye Önem Verirdi.
Ebû Züheyr şöyle anlatmıştı: "Bir gece Rasûlullah (sav) ile birlikte dışarıya çıkmıştık. Devamlı ve ısrarla dua eden bir adamın yanına geldik. Bunun üzerine Peygamber (sav) durup onu dinlemeye başladı ve 'Eğer mühürlerse, kazandı.' dedi. Cemaatten birisi, 'Ne ile mühürleyecek?' diye sorunca, O (sav), 'Âmîn ile. Eğer âmîn ile mühürlerse kazandı.' diye cevap verdi. Bunun üzerine Peygamber’e (sav) soru soran kişi, dua eden adama gidip dedi ki, 'Ey filân, "âmîn" ile bitir ve müjdeye nail ol!'"[20]
Ebu Hureyre (ra)’ın rivayet ettiğine göre ise efendimiz şöyle buyurmuştur: “Duâ eden kişi “Âmîn” dediği zaman sizlerde “Âmîn” deyin. Çünkü o sırada meleklerde “Âmîn” derler. Kimin “Âmîn” deyişi meleklerin “Âmîn” deyişine denk gelirse, geçmiş günahları bağışlanır.”[21]
İnsan maddi ve manevi olarak iyi bir hal üzereyken öncelikle şükür makamında olmalıdır. Zira her ihsan ve nimetin karşılığı halis bir şükürdür. Bu nedenle kişi bu hal üzereyken Rabbine çokça hamd etmeli, maddi ve manevi zenginliğin gurur ve kibrinden Allah’a sığınmalıdır. Her şeyin hakiki sahibinin Allah olduğu şuurunda olup nimetlerin devam etmesi içinde dua etmeyi göz ardı etmemelidir. Nitekim konu hakkında Abdullah bin Ömer (ra) efendimizin şöyle buyurduğu söylemiştir: “Resulullah (sav)’ın yaptığı duâlardan biri de şuydu: -Yâ İlâhî. Lutfettiğin nimetin zevalinden, verdiğin sıhhat ve âfiyetin bozulmasından, musibetinin ansızın gelişinden ve gazabının her türlüsünden sana sığınırım.”[22]
İnsan maddi ve manevi olarak kötü bir hal üzereyken tevbe ve istiğfar ile manen temizlenip Rabbinin mağfiretini istemelidir. İçerisinde bulunduğu ve hayatını acılaştıran zorluk ve sıkıntılara karşı sabr ve tevekkül ile Rabbine iltica etmelidir.
Detaylı malumat için lütfen bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/umitsizlik-hastaligi
https://risale.online/soru-cevap/nasuh-tevbesi
https://risale.online/soru-cevap/musibetlerde-nefsin-hissesi
https://risale.online/soru-cevap/musibetlerin-insana-kazandirdigi-manevi-kazanclar
https://risale.online/soru-cevap/musibet-ve-sabir
[1] Furkan,77
[2] Tirmizî, Deavât, 1
[3] Secde, 16
[4] M1090 Müslim, Salât, 222
[5] T3499 Tirmizî, Deavât, 79
[6] Tirmizî, Deavât, 11
[7] Buhârî, Deavât, 22
[8] A’râf, 180
[9] Ebû Dâvûd, Vitr, 23
[10] Buhârî, Tevhîd 31
[11] Tirmizî, Deavât, 65
[12] Müslim, Cihâd ve siyer, 107
[13] Ebû Dâvûd, Vitr, 23
[14] Müslim, Zikir, 92
[15] Ebû Dâvûd, Salât 358
[16] Tirmizî, Vitr, 21
[17] Hâkim Müstedrek c1 s498
[18] Bakara 201
[19] İbn-i Hibbân, c 3 s 177
[20] Ebû Dâvûd, Salât, 167, 168
[21] Buhârî, Deavât, 63
[22] Müslim