Kader

08.12.2025

4

İnsan Tercihlerinde Gerçekten Özgür mü?

Bir genç, özgür iradesi bulunmadığını ve dinin emirlerinin kendisini zorladığını söylüyor. Biz, emirleri uygulayıp uygulamamakta serbest olduğunu, sadece tercihini uymaktan yana kullandığını anlattık; yine de “Dinin emirleri özgürlüğü kısıtlıyor, inanmıyorum” diyerek ısrar ediyor. Bu durumda ona özgür irade ve dinî sorumluluk nasıl izah edilebilir?

13.12.2025 tarihinde soruldu.

Cevap

Özgür iradenin varlığını anlamak için öncelikle kaderin ne olduğunu anlamak gerekir:

Üstad Bediüzzaman Hazretlerine göre kader, iman esaslarından biridir. Ona göre kader, ilahî ilmin bir türüdür ve ilim çeşitlerindendir. Hz. Üstad, kader ve cüzi iradeyi şöyle ifade eder:

Kader ve cüz’-i ihtiyârî, İslâmiyet’in ve îmânın nihâyet hududunu gösteren, hâlî ve vicdânî bir îmânın cüz’lerindendir. 1

Yani Hz. Üstad'a göre kader meselesinin iman esasları arasına girmesinin gayesi, insanı sorumluluklardan kurtarmak için değildir, aksine gururdan kurtarmak içindir. Çünkü kader, zaman ve mekana bağlı olmayan Allah'ın, sonsuz ilminin bir çeşididir. Yani Allah'ın bize göre olmuş ve olacak her şeyi aynı an gibi bilmesidir.

Bu konuyu anlamayı kolaylaştırmak için bir kaç örnek verelim: Mesela, tepeden bakan biri, tepenin etrafındaki yolda karşılıklı iki taraftan gelen ama birbirini görmeyen iki arabanın biraz sonra karşılaşacağını bilir. Yine örneğin; bir ayna yükseldikçe içine aldığı ve yansıttığı alan da genişler. Öyle bir noktaya çıkar ki, dünya üzerinde doğudan batıya giden bir yoldaki bütün araçları aynı anda görebilir. Halbuki o yolda bulunanlar yolun diğer ucunu görmek için çok mesafeye ve zamana ihtiyaç duyarlar.

Aynen bu örneklerde olduğu gibi; Allah zamana bağlı olmadığı için, bütün zamanları aynı an gibi bilir. Yani O'nun ilminde her şey vardır. Bize göre olmuş ya da olacak her şey, Allah'ın ilminde bulunur. Dolayısıyla Kader, Allah'ın ezeli yani tüm zamanları içine alan ilmi ile her şeyi bilmesi demektir.

Fakat Allah, tercihlerimiz hususunda bize cüzi bir seçme kabiliyeti yani bir irade vermiştir. Herkes bunun varlığını kendi vicdanında ve nefsinde bilir. Çünkü mesela, hiç kimse bir pazardan bile isteye sağlamları dururken çürük meyveleri almaz. Bu nedenle insan, kendine yaratılıştan itibaren verilmiş olan bu sınırlı iradeyi kullanmakta özgürdür. Bu da insanın bu dünyaya imtihan için gönderildiğinin bir delilidir. Çünkü seçme hakkımız olmasaydı imtihan da olmazdı.

Kader ise bu seçme hakkımızı yani özgür irademizi sınırlamaz. Çünkü Allah'ın bizim neyi tercih edeceğimizi bilmesi bizi mesuliyetten kurtarmaz. Zira seçen insanın kendisidir. Fakat yaratan Allah'tır. Bu nedenle insan yaptığından mesul olsa da, yaptığı iyiliklerde gurura hakkı yoktur. Çünkü iyilikleri emreden de yaratan da Allah'tır. Lâkin kötülüklerde sorumluluk insana aittir. Çünkü Allah bize kötülükleri yasaklamış ve kâinatı da iyilik yapmaya uygun şekilde yaratmıştır. Şer ve kötü olan şeylerde hiçbir fayda yoktur. Bu nedenle şerri ve kötülüğü isteyen insanın yaptığı seçimi, yine imtihan gereği Allah yaratarak o insana bir mühlet verir ve müsaade eder. Ama bu müsaade, insanı sorumluluktan kurtarmaz.

Hz. Üstad'a göre kader, hakiki nedenlere bakar, adalet eder. Yani Allah'ın zalime izin vermesi ve onun isteklerini yaratması görünüşte şer gibi olsa da hakikatte şer ve çirkin değildir. Daha büyük hayırlı neticeleri için o fiiller yaratılır. Demek yaratılan her şey, neticeler itibariyle şerden, kötülükten ve zulümden uzaktır. Örneğin ateşin yaratılması evi ya da ormanı yakmak için değildir. Yemeği pişirmek ve ısınmak gibi hayırlı ve daha umumi amaçları ve faydaları vardır. Fakat ateşi ormanları yakmak için kullanan kişiye imtihan gereği müsaade edilse de bu fiilinin hesabı mutlaka sorulacak ve cezası verilecektir. Çünkü bu zulmü tercih eden o zalim olan insandır. İşte bu dünyada bu hesapların yarım kalması bize gösterir ki mutlaka bunların hesabının sorulacağı büyük bir mahkeme olacaktır. Bu da ölümden sonraki ahiret hayatını zorunlu kılar.

İşte dinin emirleri de, bu imtihan dünyasında amellerini ve yapacaklarını seçme hakkı verilen insanın, hem bu dünya hayatında daha mutlu ve huzurlu yaşaması hem de ölümden sonraki hayatında ebedi saadete kavuşması için Allah'ın rahmet ve merhametinin bir yansımasıdır. İnsan bu emirlere uyarsa kurtulur ve iki dünyada da mutlu olur. Ama isterse bu emir ve yasaklara uymayabilir. Bu da insanın kendi kendine kötülük etmesi demektir. Çünkü en mükemmel varlık olarak yaratılan insan maddi ve manevi öyle yüksek cihazlar ve duygularla donatılmıştır ki, hayvan gibi sırf dünya zevkleri için yaşamak, ona verilmiş olan bu hazineleri israf etmek manasına gelir. Bu da hem bu dünyada sıkıntı çekmesine hem de ona verilmiş olan emanetleri iyi korumadığı ve israf ettiği için ahirette hesabının sorulmasına sebep olur.

İşte bu yüzden insan, Allah'ın emirlerini iradenin kısıtlanması olarak değil, uçurumdan düşmek üzere iken uyarılıp elinden tutularak kurtarılması gibi görmelidir. Ama yine de tercih insana aittir.

Kaynakçalar
  1. Bediüzzaman Said Nursi, Tılsımlar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s. 80


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Hesaplarımıza abone olun sorularımızdan ilk siz haberdar olun

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız