Kader hakkında konuşmak yasaklanmış mıdır? “Kader hakkında konuşmayın, zira kader Allah’ın sırrıdır. Allah’ın sırrını açıklamaya kalkmayın!” Hadisini nasıl anlamalıyız? İzah eder miisniz?
"Kader hakkında konuşmayın, zira kader Allah’ın sırrıdır. Allah’ın sırrını açıklamaya kalkmayın!” [1] hadisini üç şekilde anlayabiliriz. Birincisi; kader meselesinin münakaşa suretinde konuşulması uıygun değildir. Burada kastedilen mana münakaşa ederek kader hakkında konuşmaktır. Bu görüşü destekleyen bir hadis-i şerife göre kader konusunda münakaşa eden sahabelere Resulullah (sav): "Siz bunlarla mı emroldunuz, yoksa ben size bunun için mi gönderildim? Sizden öncekiler bu konuda tartışmaya başladık/an zaman helak olmuşlardır. "[2] buyurarak, kader konusunda münakaşa edilmesini yasaklamıştır. Ancak bu yasak mutlak bir yasak değildir. Münakaşaya çekilmeden, öğrenmek kastıyla bahis mevzu edilmesinde bir mahzur söz konusu değildir. Nitekim, kelam kitaplarında kaderle ilgili bölümler, hatta müstakil eserler telif edilmiştir.
İkincisi; İnsanın kendi iradesiyle ilgili kaderi bir de iradesi dışında cereyan eden kaderi vardır. İradesi dışında meydana gelen kaderin sebepleri ise insanlarca bilinmemektedir. Burada kastedilen insanın iradesi dışında gerçekleşen kaderdir. İnsan aklı, kaderin bu ikinci kısmına ait hikmet ve sırlara vakıf olamaz. Kader, Allah’ın ilmi, kudreti ve hikmetiyle belirlediği bir düzenin parçasıdır ve insanın bunu tam anlamıyla kavrayabilmesi mümkün değildir. Mesela, "Bir insanın dünyaya gözlerini açtığı asır ve belde, anne- babasının kim olduğu, cinsiyeti, ırkı, ömür süreceği müddet ve iradesi dışında zuhur eden musibetler ve hastalıklar" gibi hususlar bu kısma misal olarak verilebilir. Bu ve benzeri durumlarda münakaşaya kalkışmak, kaderin sırrını anlamaya zorlamak, insanı helake götürür. "Kader konusunda konuşmayın, zira kader, Allah'ın sırrıdır, Allah'ın sırrı faş etmeye kalkışmayın" hadisiyle, Hz. Peygamberin (sav) bizi uğraşmaktan men ettiği kader bu kısımdır. Kaderin çeşitleri için bakınız; https://risale.online/soru-cevap/bizler-kaderin-mahkumu-muyuz
Üçüncüsü; Kader meselesi ilmi ve nazari olmaktan ziyade hali ve vicdani bir meseledir. Bu itibarla da mü'min, kader meselesinde öğrenebildiğine şükretmeli, anlayamadığı hususları Cenab-ı Hakk'a havale edip gereksiz münakaşalara girmemelidir. Kader mevzu, insan aklının bütün yönleriyle anlamaktan aciz kaldığı ve kavrayamadığı zor meselelerden biridir. Bu yönüyle kıyamete kadar ilahi bir sır olarak kalacaktır. İşte bu bakımdan, Peygamberimiz (sav) kaza ve kadere iman etmekle iktifa etmemizi emretmiş ve bunun münakaşa zeminine çekilmesini men etmiştir. Kaderin halî ve vicdani olması için bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/kaderin-hali-ve-vicdani-olmasi
Bu yüzden, kader hakkında gereksiz tartışmalara girmek yerine, Allah’a teslim olup tevekkül etmek daha doğru bir tutum olacaktır. İnsan, kendi sorumluluğunu yerine getirmeye odaklanmalı ve Allah’ın adaletine güvenmelidir. Kader konusunu yanlış anlamak, bazı insanların ya tamamen kaderci bir anlayışa kayarak gayret göstermemelerine ya da kaderi inkâr etmelerine yol açabilir. Bu nedenle, bu hassas konuyu gereksiz münakaşalara girmeden, Kur’ân ve sünnet ışığında doğru bir şekilde anlamaya çalışmak en hayırlısıdır.
Kader ile ilgili diğer bilgiler için bakınız;
https://risale.online/search?q=kader
[1] el-Hindi, Alauddin Aliyu'l-Müttaki, Kenzu'I Ummal, Müessetü'r-Risale, Beyrut 1993, c.1, s. 62
[2] Tirmizi, Kader 3