Soru

Bediüzzaman Hazretlerinin Gayesi ve Davası Neydi?

"Bediüzzaman Hazretlerinin bunca işkence ve sıkıntı çekmesine rağmen Risale-i Nur'u yazıp insanların imanını kurtarmak istemesindeki sır neydi? Tüm bu çabasının sebebi nedir?

Tarih: 25.01.2025 21:55:29

Cevap

Öncelikle Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin kendi dilinden bazı ifadeler ile başlayacağız. Eşref Edip Fergan’la mülakatından birkaç cümle ile Hz. Üstadın gaye-i hayali ve hayat mücadelesini kısaca anlatalım:

“Bana ızdırab veren yalnız İslâmın mâruz kaldığı (karşılaştığı) tehlikelerdir.” Bediüzzaman Hazretlerinin hayattaki tek derdinin İslâm ümmeti olduğunu görüyoruz.

“Şahsımın mâruz kaldığı (karşılaştığı) zahmet ve meşakkatleri (zorlukları) düşünmeğe bile vaktim yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate mâruz kalsam da iman kalesinin istikbali selamette olsa!”

İman hakikatlerini ve islâm'ın emirlerini tebliğe hayatını feda eden büyük bir İslâm kahramanı olduğunu görüyoruz.

“Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evladım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeğe, imanımı kurtarmağa koşuyorum. Yolda biri beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış. Ne ehemmiyeti var? O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi? 

Yaptığı mücadelenin büyüklüğünün sırrı asrında gördüğü küfrün büyüklüğünün farkında olmasıdır. Davası şahıslar değil, kimseyle kavga derdinde değil. Gayesi iman hizmetidir.

“Seksen küsûr senelik bütün hayatımda dünya zevki namına bir şey bilmiyorum. Bütün ömrüm harb meydanlarında, esaret zindanlarında yahut memleket hapishanelerinde, memleket mahkemelerinde geçti. Çekmediğim cefa, görmediğim eza kalmadı.”

Bu ifadeler, basit cümleler değildir. 80 senelik ömür ve dünya lezzeti namına bir şey bilmemek! Bediüzzaman Hazretleri isteseydi hayatını zevk ve sefa içinde, lezzet ve rahatlıkla sürdürebilirdi. Oysa o sadece imanından aldığı kuvvet ile insanların imanına hizmet etmeyi tercih etti. Bunun neticesinde zindanları saraylara, sürgünleri memleketine seçmiş oldu. Yaşarken sürgün olduğu gibi vefat ettiğinde dahi naaşı memleketine kavuşamadı. Yaşarken dünya lezzetini alamayan Bediüzzaman Hazretlerinin cenazesi dahi sürgün ile gezdirildi. Fakat o tohum, milyonlar filiz verdi.

Bütün hayatım böyle zahmet ve meşakkatle, felâket ve musibetle geçti. Cemiyetin imanı, saadet ve selameti yolunda nefsimi, dünyamı feda ettim. Helâl olsun. Onlara beddua bile etmiyorum.” 

Bediüzzaman Hazretleri, Kur’ân-ı Kerim’in emrettiği en temel meselelerden birinin imanı korumak ve güçlendirmek olduğunu ifade ediyor. Onun döneminde, özellikle materyalizm, pozitivizm ve ateizm gibi ideolojiler nedeniyle iman hakikatleri ciddi tehdit altındaydı. Bu fikirler, halkın inancını zayıflatıyor ve dini değerleri unutturuyordu. Bediüzzaman Hazretleri, bu tehlikenin farkında olarak, insanların imanlarını kurtarmayı bir görev bildi.

İmanı kurtarmak ve Kur'ân'a hizmet için Mekke'de olsam da buraya gelmek lazımdı. En ziyade burada ihtiyaç var. Binler ruhum olsa binler hastalıkla müptela olsam zahmetler çeksem yine bu milletin imanına ve saadetine hizmet için burada kalmaya Kur’ân’dan aldığım dersle karar verdim ve vermişiz. 

Risale-i Nur Külliyatı’nı yazarken bu düsturu esas aldı: "Bir tek insanın imanını kurtarmak, dünyalara bedeldir." Bu düşünce, onun tüm sıkıntılara sabretmesinde ve hizmete devam etmesindeki en önemli vesilelerden olmuştur.

Bediüzzaman Hazretleri’nin amacı, dünyevi bir kazanç veya makam elde etmek değil, sadece Allah’ın rızasını kazanmak ve Kur'ân'a hitmet etmekti. Bu ihlas ve samimiyet, onun tüm zulümlere ve zorluklara rağmen sebat etmesinin en büyük sırlarındandır. "Vazifemiz çalışmaktır; netice Allah’a aittir." Diyerek sadece tebliğ ve irşad vazifesini yerine getirmiştir. Risale-i Nur, Kur’ân’dan ilham alarak yazılmıştır ve asıl kaynağı Kur’ân’dır. Bu nedenle, Kur’ân’a hizmet etmeyi en büyük şeref bilmiştir. Risale-i Nur’u, "bu asrın anlayışına göre" imanı tahkiki (delillere dayalı) bir şekilde yazmıştır. Risale-i Nur, Kur’ân’ın manevi bir tefsiridir.

Bediüzzaman Hazretleri, yaşadığı işkencelere, sürgünlere ve zindan hayatına karşı sabırla ve tevekkülle hareket etti. Bu, O'nun Kur’ân’ın şu âyetini hayatına rehber edinmesinden kaynaklanıyordu: "Kim Allah’a tevekkül ederse, O, ona yeter." (Talak, 3) Bu tevekkül ve sabır, ona zulüm altında bile yazmaya devam etme gücü vermiştir. Bediüzzaman Hazretleri’nin yazdığı eserler, sadece iman hakikatlerini açıklamakla kalmamış, aynı zamanda zulme karşı manevi bir direniş de olmuştur. Onun bu cesareti ve zulüm karşısındaki metaneti, halkın imanına olan tehditleri bertaraf etmeyi amaçlayan bir mücadeleydi. Onun hayatı ve eserleri, "bir insanın, Allah için nasıl fedakârca yaşayabileceğinin" en güzel örneklerinden biridir. Tüm bu sıkıntılara rağmen, iman hizmetini bir vazife olarak görmüş ve bunu ihlasla, ciddiyetle ve kararlılıkla yerine getirmiştir.

Ayrıca bakınız;

https://risale.online/soru-cevap/bediuzzaman-kimdir-risale-i-nur-nedir

https://risale.online/soru-cevap/risale-i-nur-40

İman kurtarma çabası

https://risale.online/soru-cevap/bediuzzamanin-iman-kurtarma-cabasi

Risale i Nur'da iman

https://risale.online/soru-cevap/risale-i-nurda-iman-kurtarma


Yorum Yap

Yorumlar