RİSALE-İ NUR

08.09.2025

15

Hakiki Nefs-i Emmare İle Mecazi Nefs-i Emmarenin Farkı

Hakiki nefsi emmareden değil, belki mecazi Nefsi emmareden şekva etmişler. İmam Rabbani dahi bu mecazi Nefsi emmareden haber veriyor. Hem hakiki hem mecazi iki nefsi emmare ittifak edip .. Burada kastedilen nedir? Hakiki ve mecazi Nefsi emmare nedir?

* *

*** ***

09.09.2025 tarihinde sordu.

Cevap

“Bir zaman evliyâ-yı azîmeden, nefs-i emmâresinden kurtulanlardan birkaç zâttan, şiddetli mücâhede-i nefsiyeler ve nefs-i emmâreden şekvâlarını gördüm. Çok hayret ediyordum. Hayli zaman sonra, nefs-i emmârenin kendi desâisinden başka, daha şiddetli ve daha ziyâde söz dinlemez ve daha ziyâde ahlâk-ı seyyieyi idâme eden ve heves ve damar ve a‘sâb, tabiat ve hissiyât halîtasından çıkan ve nefs-i emmârenin son tahassungâhı bulunan ve nefs-i emmâreyi tezkiyeden sonra onun eski vazîfe-i seyyiesini gören ve mücâhedeyi âhir ömre kadar devam ettiren bir ma‘nevî nefs-i emmâreyi gördüm. Ve anladım ki, o mübârek zâtlar, hakîkî nefs-i emmâreden değil, belki mecâzî bir nefs-i emmâreden şekvâ etmişler. Sonra gördüm ki, İmâm-ı Rabbânî (ks) dahi bu mecâzî nefs-i emmâreden haber veriyor.

Bu ikinci nefs-i emmârede şuûrsuz kör hissiyât bulunduğu için, akıl ve kalbin sözlerini anlamıyor ve dinlemiyor ki, onlarla ıslah olsun ve kusurunu anlasın. Yalnız tokatlar ve elemler ile nefret edip veya tam bir fedâîlikle her hissini maksadına fedâ etsin.”[1]

Hakiki Nefs-i Emmâre: İnsanın içindeki asıl kötülük kaynağı olan, günahı, isyanı, şehveti, gururu, tembelliği ve menfaati isteyen nefistir. Asıl düşman, iman ve ibadete doğrudan engel olan nefis. Kur’ân-ı Kerim’de Hz. Yusuf’un (as) dilinden;

“Ben nefsimi temize çıkarmam; çünkü nefis, Rabbimin merhamet ettiği müstesna, daima kötülüğü emreder.”[2]

Dediğini bize haber verir. Bu nefis tezkiye ve terbiye edilmedikçe Allah’a kulluğa yanaşmaz, daima hevâsını takip eder Terbiye ve arınma ile onun hâkimiyeti kırılır. Bütün şer, isyan, küfür, enâniyet ve firavunluk tohumu bu hakikî nefiste saklıdır. İmam-ı Rabbânî (ra) der ki: “Nefs-i emmâre öyle bir puttur ki, kırılmadıkça iman tam tecelli etmez.[3] Yani hakikî nefsi emmâre, insanın iç âleminde var olan hakikî bir düşmandır.

Mecazî Nefs-i Emmâre: Hakiki nefisten sonra da varlığını sürdüren kör ve şuursuz hislerin, arzuların bir toplamıdır. Bu nefis akıl ve kalbi dinlemez; ancak tokatlar, musibetler, çileler ve fedakârlıklarla terbiye olur. Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle “Bazı büyük zatlar (evliyâullah), hakiki nefs-i emmâreden kurtuldukları hâlde hâlâ nefisle uğraşıyor, şikâyet ediyorlardı. Önce hayret ettim: Madem nefsi emmâreden kurtulmuşlar, nasıl hâlâ nefisle cihad ediyorlar? Sonradan anladım ki: Bir de mecazî bir nefis var.” Yani hakiki nefis tezkiye edilse bile insanda baki kalan bazı fıtrî hisler, damarlar, duygular, sinirler, tabiat ve şehvet izleri var. Bunlar şuursuzdur, kördür, kalbin sözünü dinlemezler. Mesela: Açlık hissi, öfke damarı, şehvet hissi, menfaat arzusu, Asabiyet (taraftarlık) gibi… Bunlar bizzat günah değildir; ama terbiye edilmezse günaha kapı açar. İşte evliya zatların ömür boyu mücadelesi bunlarladır.

Neden “Mecazî” Denilmiş?

Çünkü bu ikinci nefis, aslında “nefsin bizzat kendisi” değildir; onun bir gölgesi, kalıntısı gibidir. Hakiki nefs-i emmâre yenilse bile, onun yerine geçen, onun vazifesini devam ettiren nefsi emmarenin gizli halidir. Evliyâların bitmeyen mücahedesi işte bu mecazî nefisledir.

Ayrıca lütfen bakınız:

https://risale.online/soru-cevap/peygamber(sav)

https://risale.online/soru-cevap/nefsin-olumu

https://risale.online/soru-cevap/nefsi-emmare-ve-asab


[1] Bediüzzaman Said Nursi, Kastamonu Lahikası, Altınbaşak Neşriyat, İstanbul 2013, s. 303

[2] Yusuf, 12/53

[3] Mektubat-ı Rabbânî, c.1, s.260


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız