Cennette istediğimiz her yere anında gitmek ve arzuladığımız her şeye sahip olmak mümkün olacak mıdır? Ayet ve hadislerde Cennet nasıl tasvir edilmiştir?
Yeryüzünde her şeyin bir düzene, bir sebep-sonuç ağına bağlı olması, cennetteki haller için geçerli değildir. Cennette ise bu hakikat daha da açık görünecek; bir dalından meyve kopan ağaç, hemen yeniden meyve verecek, hiçbir eksilme yaşanmayacaktır. Cennetlikler akıllarına gelen, hoşlarına giden her şeyi isteyebilecek, istemeleriyle birlikte Allah’ın izniyle bunlara anında sahip olacaklardır.
Sevgili Peygamberimiz (sav), kişinin dünyadaki hâliyle idrakinin çok uzağında olan olağanüstü güzelliklerle ve nimetlerle dolu olan cenneti, anlaşılır örneklerden hareketle, muhataplarının zihinlerinde canlanacak şekilde aşağıda anlatacağımız şekilde ayrıntılarıyla tasvir etmiştir. Zira Kur’an-ı Kerim’de belirtildiği üzere şekil olarak dünyadakilere çok benzeyen cennet nimetleri, insanların hayalini kuramayacağı kadar güzel ve üstün niteliktedir.[1]
Rabbimiz “Orada nefislerin arzu ettiği ve gözlerin zevk aldığı her şey var...”[2] Ayetiyle, cennet ehlinin istediği her şeye sahip olacağını ve görmek istediği her şeyi de görebileceğini bildirmiştir.
Ebû Hüreyre’nin (ra) naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah şöyle demiştir; "Ben salih kullarım için cennette hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insanın hayal edemeyeceği birtakım nimetler hazırladım.”[3]
Yine Resûlullah (sas), “Cennetteki nimetlerden bir tırnağın taşıyabileceği kadar az bir şey dünyaya gösterilmiş olsaydı gökler ve yeryüzü her tarafıyla süs içerisinde kalırdı. Cennetliklerden bir kişi dünyaya bir baksa ve bileziklerinden biri dünyaya görünse güneşin yıldızların ışığını silip süpürdüğü gibi o da güneşin ışığını silip süpürürdü.”[4]
Ebû Hüreyre'nin (ra) rivayet ettiğine göre Resûlullah (sas) şöyle buyurdu: “Şüphesiz ki sizden birinizin cennette en aşağı makamı ona Allah'ın, "Dile (ne dilersen)!" buyurmasıdır. Kişi dileklerini söyleyince Allah (cc) kendisine, "Diledin mi?" diye soracak, "Evet." cevabını verdiğinde ise, "Dilediklerinin hepsi bir kat fazlasıyla senindir." buyuracaktır.”[5]
Yine bir defasında Resûlullah (sas) ashâbıyla birlikte oturuyordu. Onlara cennetteki güzellikleri anlatıyor, ashâb da can kulağı ile Sevgili Peygamberimizi (sav) dinliyorlardı. Bu arada bir ses duyuldu. Bir adam Resûlullah’a (sas), "Ey Allah’ın Resûlü! Ben atları severim. Cennette at var mıdır?" diye sordu. Sevgili Peygamberimiz (sav) : "Cennete girersen sana kırmızı yakuttan iki kanatlı bir at getirilecek. Sen de o ata binecek ve dilediğin yere onunla uçup gideceksin." dedi. Bunun üzerine bir başkası gönlünden geçeni şöyle sordu: “Ey Allah"ın Resûlü! Cennette deve de var mıdır?” Allah Resûlü, dinleyenlerden her birinin zihinlerinden geçeni sormak istediğini fark etmiş olmalı ki bu soruya herkes için cevap mahiyetinde olan şu sözlerle karşılık verdi: “Allah seni cennete koyarsa canının çektiği ve gözüne hoş görünen her şey senin olacaktır.”[6]
Cennette müminleri bekleyen nimetler çok çeşitlidir. Bunlar arasında çeşitli özelliklerdeki denizlerden, “bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan nehirler” [7] kollar hâlinde ayrılır.[8]
Bunların dışında cennette, insana ferahlık veren ve devamlı akan pınarlar ile [9] Allah Teâlâ’nın Resulullah’a vaad ettiği, “Kevser ırmağı” vardır.[10] İki kenarı altından olan bu nehrin toprağı miskten daha güzel kokar. Yakutlar ve inciler üzerinde akıp giden suyu, baldan daha tatlı, kardan daha beyazdır. Nehrin üzerinde, boyunları deve boynu gibi (besili) birtakım kuşlar vardır ki bu kuşların tadı, görünüşlerinden de güzeldir.[11]
Cennetin toprağı tıpkı halis buğday unu gibi yumuşak, beyaz ve misk kokuludur.[12] Yakıcı sıcaktan ve dondurucu soğuktan korunmuş mümin topluluğu[13] gövdesi altından olan[14] iri yapılı ağaçlar altında[15] gölgelenir. Göz alabildiğine yeşilliklerle dolu bu mekânda dikensiz sidr (Arabistan kirazı) ağaçları, meyveleri salkım salkım dizilmiş muz ağaçları ve[16] hurma ve nar gibi daha pek çok ağaç sıralanmıştır.[17] Nimetlerle dopdolu olan bu ağaçların[18] meyveleri, dileyenin rahatça toplayabilmesi için yakınlaştırılmıştır.[19]
Cennetlikler nehirlerin yanı başında,[20] rüzgâr esintisiyle sallanıp dalgalanan güzel kokulu yeşilliklerle çevrili, yüksek ve güvenli yerlerdeki köşklerde, saraylarda,[21] “güzel meskenlerde”, [22] “üst üste kurulmuş konaklarda” [23] ve “evlerde” [24] bulunurlar.
Bir kerpici altın, bir kerpici gümüşten olan bu binaların harcı keskin kokulu misk, çakılları inci ve yakut, toprağı ise zaferândır.[25] Değerli taşlarla süslenmiş bu ihtişamlı konaklar kişiyi rahat ettirecek şekilde hazırlanmıştır. Ayrıca müminler için her biri tek bir inciden yapılmış, olağanüstü güzellikte çadırlar kurulmuştur. Çok yüksek olan bu çadırlar, içinde yaşayan müminlerin dolaşırken birbirlerini göremeyecekleri kadar da geniştir.[26]
Her biri kendisine ait özel konaklarda ikamet eden cennet ehli haftada bir gün Rableriyle görüşme şerefine ererler. Allah onlar için arşını açar ve cennet bahçelerinden bir bahçede kendilerine görünür. Burada cennetlikler için nurdan, inciden, yakuttan, zebercedden, altından ve gümüşten koltuklar kurulmuştur. Cennet halkının makam bakımından en aşağı olanı da misk ve kâfur tepecikleri üzerine yerleştirilir. Allah Teâlâ, her biriyle ayrı ayrı ilgilendikten sonra onları, canlarının istediği her şeyi almaları için cennet çarşılarına yönlendirir. Herkesin göz kamaştıran giysilerle dolaştığı bu çarşılarda almak ya da satmak diye bir şey yoktur, isteyenin her istediği yanı başına getiriliverir. Müminler, bu buluşmadan güzelliklerine güzellik katan tatlı bir meltem ve üzerlerine serpilen güzel kokularla ayrılırlar.[27]
Cennetlikler kılsız, tüysüz, sürmeli, otuz veya otuz üç yaşlarında[28] ve benzersiz güzellikte yaratılır. Gençlikleri ve güzellikleri ebedî olan[29] bu ay yüzlü müminler için ne hastalık, ne fakirlik ne de başka bir sıkıntı vardır burada.[30] Dünyadaki sakatlık ve kusurlarından ise hiç eser kalmamıştır.[31] Eşsiz güzellikte yaratılan cennetlikler, arzu ettiklerinde farklı görünümlere bürünebilir, istedikleri her surete girebilirler.[32] Onlar için yorulmak ve sıkılmak da söz konusu değildir.[33] Yalandan, kendilerini günaha sevk edecek diğer sözlerden[34] ve faydasız işlerden uzakta, huzur ve esenlik içerisinde güven dolu bir yaşantı sürerler.[35]
Her türlü nimetin kendisini çevrelediği âhiret yurdunda hiçbir mümin yalnız değildir.[36] Herkes eşiyle birlikte zevk ve eğlence içerisinde yaşar, gölgeler altındaki koltuklara yaslanır.[37] “Yüksek tahtları, sıra sıra yastıkları ve serilmiş gösterişli yaygıları” vardır.[38] Dört bir yanlarında isteklerini yerine getirmek üzere görevlendirilmiş, saçılmış incileri andıran hizmetçiler yer alır.[39] Ayrıca eşlerine çok düşkün ve kendilerine denk yaşta, el değmemiş, güzel ve iri gözlü, son derece zarif huriler vardır. [40]
Cennetlikler, ince ipekten ve parlak atlastan yapılmış[41] yeşil renkte, hiç eskimeyen elbiseler giyerler.[42] Altın ve gümüş bileziklerle, incilerle süslenirler.[43] Son derece parlak incilerle bezenmiş taçlar takan cennetliklerin[44] tarakları altın, buhurdanlıklarının yakacağı da güzel kokulu çubuktur.[45]
Kendilerine balık ciğeri ve Selsebîl adlı bir pınarın suyu ikram edilen[46] cennet ehli hiçbir sınırlama olmadan canlarının çektiği her türlü yiyecek ve içecekten tadarlar. Her türlü meyve ve et çeşidi,[47] bitmek tükenmek bilmeyen yemişler[48] ve içenlere keyif veren berrak cennet şarabıyla[49] ağırlanırlar. Etraflarında altın tepsiler ve bardaklar,[50] gümüşten billur kaplar,[51] “içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları cennet pınarından doldurulmuş sürahiler, ibrikler ve kadehler, beğendikleri meyveler ve arzu ettikleri kuş etleri” dolaştırılır.[52]
Kur’an âyetlerinin ve bunlara ek olarak Hz. Peygamber’in verdiği bu bilgilerden anlaşıldığı üzere Allah’ın cennette yarattığı nimetler tüm duyulara hitap edecek ve böylece her şekilde insanı tatmin edecek niteliktedir. [53]
Ancak cenneti dünya gibi düşünmemek gerekir. Oradaki isteklerimiz oraya münasip olacaktır. Oraya varılınca oraya münasip ulvi, şerefli isteklerimiz olacaktır. Dünyanın geçici ve lüzumsuz şeyleri Cennet'e layık değildir. Öyle bir ihtiyaç ve istek de olmayacaktır. Rabbimiz cümlemizi Cennetiyle şereflendirsin inşallah.
Detaylı malumat için lütfen bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/cennette-bir-sey-dilemek
https://risale.online/soru-cevap/cennette-canimiz-sikilmaz-mi
[1] Bakara, 2/25.
[2] Zuhruf, 43/71
[3] Buhârî, Bed’ü’l-halk, 8.
[4] Tirmizî, Sıfatü’l-cennet, 7.
[5] Müslim, Îmân, 301
[6] Tirmizî, Sıfatü’l-cennet, 11,
[7] Muhammed, 47/15.
[8] Tirmizî, Sıfatü’l-cennet, 27.
[9] İnsân, 76/6;
[10] Müslim, Salât, 53.
[11] İbn Mâce, Zühd, 39.
[12] Müslim, Fiten, 92.
[13] İnsan, 76/13.
[14] Tirmizî, Sıfatü’l-cennet, 1.
[15] Buhârî, Rikâk, 51.
[16] Vâkıa, 56/28-29.
[17] Rahmân, 55/68.
[18] Hâkka, 69/23.
[19] İnsân, 76/14.
[20] Ankebût, 29/58.
[21] İbn Mâce, Zühd, 39.
[22] Tevbe, 9/72;
[23] Zümer, 39/20.
[24] Tahrîm, 66/11.
[25] Tirmizî, Sıfatü’l-cennet, 2.
[26] Müslim, Cennet, 23;
[27] Müslim, Cennet, 13
[28] Tirmizî, Sıfatü’l-cennet, 12.
[29] Tirmizî, Sıfatü’l-cennet, 2.
[30] Müslim, Cennet, 21.
[31] Müslim, Cennet, 22.
[32] Tirmizî, Sıfatü’l-cennet, 16.
[33] Fâtır, 35/35.
[34] Vâkıa, 56/25.
[35] Sebe’, 34/37.
[36] Müslim, Cennet, 14.
[37] Yâsîn, 36/55-56.
[38] Gâşiye, 88/13-16.
[39] İnsân, 76/19.
[40] Vâkıa, 56/36-37., Rahmân, 55/56., Duhân, 44/54., Nebe’, 78/33-34.
[41] Duhân, 44/53.
[42] Müslim, Cennet, 21.
[43] Hac, 22/23;
[44] Tirmizî, Sıfatü’l-cennet, 23.
[45] Buhârî, Enbiyâ, 1.
[46] Müslim, Hayız, 34;
[47] Tûr, 52/22.
[48] Ra’d, 13/35.
[49] Sâffât, 37/46-47
[50] Zuhruf, 43/71.
[51] İnsân, 76/15-16.
[52] Vâkıa, 56/18-21.
[53] Heyet, Hadislerle İslam, Diyanet İşleri Başkanlığı Yyaınları, Ankara 2018, c.7, s.655-657