Soru

Deprem Gibi Âfetlerde Vefat Eden Her Müslüman Şehit midir?

Namaz kılmayan, diğer ibadetleri de tam yapmayan günahkâr bir Müslüman depremde ya da yangında vefat etse şehit olur mu? Günahları affedilir mi?

Tarih: 18.11.2023 12:18:39
Okunma: 1277

Cevap

Âlimlerimiz şehitleri üç kısma ayırmışlardır. Bunlar; dünya ve âhiret hükümleri bakımından şehit, sadece âhiret hükümleri bakımından şehit ve sadece dünya hükümleri bakımından şehit olanlardır. Kısaca izah edecek olursak;

1- Hem dünya hem de âhiret itibariyle şehit olanlar (Şehid-i Kâmil)

Zulmen öldürülmüş, mükellef ve temiz olup, ölümünden dolayı varislerine bir mal verilmesi lazım gelmeyen ve mürtes olmayan herhangi bir Müslümandır. Malını, ırzını, nefsini, sair Müslümanları veya Müslümanların himayesindeki gayr-i müslimleri müdafaa ederken, yaralayıcı bir aletle haksız yere derhal öldürülmüş bulunan mükellef, temiz bir Müslüman böyle bir şehittir. Bu kısım şehitler, şehadetin bütün şartlarını üzerlerinde taşırlar ve bu kimselere şehid-i kâmil denir. Âhirette çok büyük bir sevaba kavuşacak olan bu tür şehitler yıkanmaz, kefenlenmez ve cenaze namazları kılınmaz.
(Mürtes; savaşta yaralanıp henüz canlı iken bir tarafa çekilerek biraz yiyip içtikten veya konuştuktan veya ilaç kullandıktan veya aklı başında olarak üzerinden bir namaz vakti geçtikten sonra ölen Müslümana denir.)

2- Sadece âhiret ahkâmı ile şehit olanlar

Şehid-i kâmilde aranan dünyevi şartlardan bazıları eksik olup, vefatı âhiret hükümleri itibariyle şehadet sayılan herhangi bir Müslümandır. Mesela; savaş dışında herhangi bir hastalık veya zülüm gerektiren bir olay sebebiyle, nefsini müdafaa ederken, savaş yerinden canlı olduğu halde ayrılmış, Allah yolunda ilim öğrenirken veya Cuma gecesi ölen kimseler âhiret şehidi olarak tanımlanmıştır. (Vehbe Zuhayli, el-Fıkhü'l-İslâmî, c.II, s. 561)

Daha geniş bir ifadeyle Allah yolunda iken, veba hastalığından, karın ağrısından, boğularak, yanarak, güneş çarpmasından, bina ve duvar altında kalarak, akciğer hastalığından, veremden, cüzzamdan, akrep sokmasından, uçurumdan düşerek, sınırları, canını, malını, ailesini korurken, zulme karşı çıkarken, doğururken, delirerek, yırtıcı hayvanların parçalamasıyla, bineğinden düşerek, emin bir âlim olarak, düşman ülkesinde ya da gurbette garip olarak, savaş yerinden ayrıldıktan sonra yeme, içme ve tedavisi yapılacak kadar yaşadıktan sonra ölen mü'min kimselere âhiret şehidi denilmiştir. Bu grup şehitler diğer Müslüman ölüler gibi, yıkanıp kefenlenir, cenaze namazı kılınarak defnedilir. (İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, c. II, s. 252)

3- Sadece dünya ahkâmı ile şehit olanlar

Kalbinde nifak bulunduğu halde zahiren Müslüman görünüp, cephede Müslümanların safında savaşırken düşman tarafından öldürülen herhangi bir şahıs dünya hükümleri itibariyle hükmen şehit addedilir. Fakat âhiret hükümlerine göre şehit sayılmaz.

“Allah yolunda ölenlerden başka şehit olanlar yedi çeşittir: Tâûndan ölen şehittir, suda boğulan şehittir, zatülcenbden (akciğer zarı iltihabı, akciğer veremi) hastalığından ölen şehittir, karın ağrısından ölen şehittir, yangında ölen şehittir, yıkıntı altında kalarak ölen şehittir, hamilelikte ölen kadın şehittir.” (Ebu Davud, Cenaiz, 14)

Bir kişi günahkar olup da işlediği günah dolayısıyla değil de, şehitliği gerektirecek bir vesileyle vefat ederse şehit olur. Onun için bir kimse hiç namaz kılmamış olsa da depremde vefat etmiş olsa eğer imanı varsa hükmi şehit, yani ahiret şehidi olarak kabul edilir.
Bu konuda İbn-i Abidin Şöyle buyurur:
“İşlediği günah sebebiyle ölen, şehit olmaz. Günah işlerken, şehitliği gerektiren bir sebeple ölürse, âhiret şehidi olur. Mesela, günah işlerken üzerlerine ev yıkılıp ölenler, şehit olurlar. Fakat şarap içip çatlayan şehit olmaz. Şarap içerken, zulmen öldürülen kimse şehit olur. Çünkü, şaraptan ölmemiş, başka sebeple ölmüştür. Fakat, şarap günahını da yüklenir. Bir kimse, yol keserken boğulursa şehittir. İşlediği günahın cezasını da çeker. Gasp edilmiş bir at üzerinde savaşırken ölürse, yahut günah işleyenlerin üzerlerine ev yıkılırsa şehit olurlar. İşledikleri günahın cezasını da yüklenirler. Zinadan çocuk doğururken ölen kadın da şehit olur. Fakat kadın, çocuğunu düşürmeye çalışırken ölürse şehit olmaz.”[1] Çünkü işlediği günah sebebiyle ölmüştür.


[1] Redd-ül muhtar, c.2, s.253.


Yorum Yap

Yorumlar