24. Söz Üçüncü Meyve'yi izah eder misiniz?
Üçüncü Meyve: Ey nefis! Az bir ömürde hadsiz bir amel-i uhrevî istersen ve her bir dakîka-i ömrünü bir ömür kadar fâideli görmek istersen ve âdetini ibâdete ve gafletini huzura kalb etmeyi seversen, sünnet-i seniyeye ittibâ‘ et.
Bediüzzaman Hazretlerinin bir usulü şudur ki: Söyleyeceği hakikatleri evvela kendi nefsine sonra diğer bütün insanlara aktarmaktadır. Bu doğrultuda o, eğer bu kısa dünya hayatında, sonsuz sevaplar ve ahiret için büyük kazançlar elde etmek istiyorsak; ömrümüzün her bir dakikasını, sanki uzun bir ömür kadar faydalı geçirmek istiyorsak, günlük alışkanlıklarımızı ibadet haline getirmek, gafletimizi kalbî bir uyanıklık ve daima Allah huzurunda olduğumuz farkındalığına çevirirsek o zaman Sevgil-i Peygamberimizin (sav) hayat tarzı olan Sünnet-i Seniyeye uymamız gerektiğini ifade etmektedir.
Çünki bir muâmele-i şer‘iyeye tatbîk-i amel ettiğin vakit, bir nevi‘ huzur veriyor. Bir nevi‘ ibâdet oluyor. Uhrevî çok meyveler veriyor.
Çünkü bir davranışı İslâmî ölçülere, şeriatın hükümlerine uygun olarak yaptığımızda, o fiil ve hareket yalnızca dünyevî bir iş değil, aynı zamanda bir ibadet halini alır ve ahiret için çok büyük kazançlar sağlar. Sünnete uyulduğu taktirde, o ittibâ insana daima Allah’ın kendisini gördüğünü ve kendisinin de daima Allah’ın huzurunda bulunduğu farkındalığını kazandırır.
Meselâ, bir şeyi satın aldın. Îcâb ve kabûl-ü şer‘iyeyi tatbîk ettiğin dakikada, o âdî alışverişin, bir ibâdet hükmünü alır. O tahattur-u hükm-ü şer‘î bir tasavvur-u vahiy verir. O dahi, Şâri‘i düşünmekle bir teveccüh-ü İlâhî verir. O dahi bir huzur verir.
Mesela bir alışveriş yaptığımızda dinimizin emrettiği şekilde yaptığımızda sıradan bir alışveriş bile ibadet sevabı kazanır. Bu hareket, İslâmî bir hükmü hatırlamamıza ve uygulamamıza vesile olduğu için bize ilahî vahyi de beraberinde düşündürür. Yani “Ben bu işi Allah’ın emrine göre yapıyorum” şuuru oluşur. Bu şuur, hükmü koyan Allah’ı düşünmemize vesile olur. Bu düşünce ise Allah’ın huzurunda olduğumuzu hatırlatır ve ona yönelmemizi sağlar.
Demek sünnet-i seniyeye tatbîk-i amel etmekle bu fânî ömür, bâkî meyveler verecek bir hayat-ı ebediyeye medâr olacak olan fâideler elde edilir.فَاٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِهِ النَّبِيِّ الْاُمِّيِّ الَّذ۪ي يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَكَلِمَاتِه۪ وَاتَّبِعُوهُ لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ fermanını dinle. Şerîat ve sünnet-i seniyenin ahkâmları içinde cilveleri intişâr eden esmâ-yı hüsnânın her bir isminin feyz-i tecellîsine bir mazhar-ı câmi‘ olmaya çalış.[1]
Demek ki sünnet-i seniyyeyi hayatına tatbik eden kimse, geçici dünya ömrünü ebedî ahiret hayatına fayda verecek meyvelere, sevaplara dönüştürür. İşte “Öyleyse Allah'a ve O'nun ümmî peygamber olan Resûlüne îmân edin; o (peygamber) ki, Allah'a ve O'nun kelimelerine (kitablarına) îmân eder; ona tâbi' olun ki hidâyete eresiniz.”[2] Ayeti de bu noktada bize sünnete uymayı telkin eder. Sevgili Peygamberimize (sav) ve onun getirdiği sünnet ve şeriata uyarak, şeriat ve sünnet hükümleri içinde görünen Allah’ın güzel isimlerinin (Rahmân, Hakîm, Adl vs.) yansımaları hayatımıza taşımaya, o isimlerin tecellilerine tam, külli, geniş bir ayna olmaya ve ondan feyizlenmeye gayret etmeliyiz. Nitekim Rabbimizin her bir hükmünün arkasında (dolayısıyla sünnette de) tam bir adalet, çok büyük bir rahmet, her işinde mükemmel hikmetler vb. isim ve sıfatlar bulunmaktadır.
Mesela şeriatımızın bir hükmü olan oruçta Rabbimizin hakîm ismini gösteren hikmetler için bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/ramazan-risalesi
Yine mesela şeriatımızın bir hükmü olan miras paylaşımında Rabbimizin adl, rahmet, rahim vb. isimlerini gösteren cilveler için bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/kiz-ve-erkek-kardeslerin-miras-hisseleri
Yine mesela dinimizin esası olan Haşir’de görünen Rabbimizin bazı isim ve sıfatlarının cilveleri için bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/hasir-risalesindeki-ilk-dort-isaretin-ozeti