Soru

Riyanın Girmediği İbadetler

“Farz ve vaciplerde ve şeairi islamiyede ve sünneti seniyenin ittibaında ve haramların terkinde riya giremez. İzharı riya olamaz. Meğer gayet zaafı imanla beraber, fıtraten riyakâr ola.” Burada farz, vacip, şeairi islamiye, sünnetti seniye ve haramların terki dışarısında kalan bir ibadet yoktur? Şeaire taalluk etmeyen ve sünnet olmayan bir ibadet nasıl olabilir?

Tarih: 19.12.2022 12:54:52
Okunma: 430

Cevap

"Birincisi: Farz ve vaciplerde ve şeâir-i İslâmiyede ve sünnet-i seniyenin ittibâında ve haramların terkinde riya giremez; izharı, riya olamaz-meğer, gayet za'f-ı imanla beraber, fıtraten riyakâr ola. Belki, şeâir-i İslâmiyeye temas eden ibadetlerin izharları, ihfâsından çok derece daha sevaplı olduğunu, Hüccetü'l-İslâm İmam-ı Gazâlî (r.a.) gibi zatlar beyan ediyorlar. Sâir nevafilin ihfası çok sevaplı olduğu halde, şeaire temas eden, hususan böyle bid'alar zamanında ittibâ-ı sünnetin şerafetini gösteren ve böyle büyük kebâir içinde, haramların terkinde takvâyı izhar etmek, değil riya, belki ihfâsından pek çok derece daha sevaplı ve hâlistir."

Bahsi geçen mevzunun devamında Üstadımız(r.a) "Sâir nevafilin ihfası çok sevaplı olduğu halde" cümlesiye bahsedilen ibadetlerin dışında bazı nafilelerden bahsetmektedir. Bu nafileler de sünnet olmakla beraber şeair kısmına girmediği için bu tür ibadetlerin gizliliğinin daha sevaplı olduğu belirtilmiş. Yani bazı sünnetler şeair bazıları da nafile kabilindedir. Mesela kuşluk namazı sünnet-i seniyyenin içinde nafile kısmındayken, Kur'an harfleri, ezan, sarık, camiler vb. ise şeair kısmındandır.

 “Sünnet-i Seniyenin içinde en mühimmi, İslâmiyet alâmetleri olan ve şeaire taalluk eden Sünnetlerdir. Şeair, âdeta hukuk-u umumiye (kamu hukuku) nev'inden cem'iyete (topluma) ait bir ubudiyettir (ibadettir). Birisinin yapmasıyla o cem'iyet umumen istifade ettiği gibi, onun terkiyle de umum cemaat mes'ul olur. Bu nevi şeaire riya giremez ve ilân edilir (gösteriş olması düşüncesiyle gizlenmez). Nafile nev'inden de olsa, şahsî farzlardan daha ehemmiyetlidir.” (Bkz. Sünnet- Seniyye Risalesi, 6. Nükte)

“Nasıl "hukuk-u şahsiye" (özel hukuk) ve bir nevi hukukullah sayılan "hukuk-u umumiye" (kamu hukuku) namıyla iki nevi hukuk var; öyle de: Mesail-i şer'iyede bir kısım mesail, eşhasa taalluk eder (şahıslarla alakalıdır); bir kısım, umuma, umumiyet itibariyle taalluk eder ki; onlara "Şeair-i İslâmiye" tabir edilir. Bu şeairin umuma taalluku cihetiyle umum onda hissedardır. Umumun rızası olmazsa onlara ilişmek, umumun hukukuna tecavüzdür. O şeairin en cüz'îsi (sünnet kabilinden bir mes'elesi) en büyük bir mes'ele hükmünde nazar-ı ehemmiyettedir. Doğrudan doğruya umum âlem-i İslâma taalluk ettiği gibi; Asr-ı Saadetten şimdiye kadar bütün eazım-ı İslâmın (İslam büyüklerinin) bağlandığı o nuranî zincirleri koparmaya, tahrib ve tahrif etmeye çalışanlar ve yardım edenler düşünsünler ki, ne kadar dehşetli bir hataya düşüyorlar. Ve zerre miktar şuurları varsa, titresinler!” (Bkz. 29. Mektub, 1. Kısım)

https://risale.online/soru-cevap/seairin-manasi

https://risale.online/soru-cevap/seair-ve-sahsi-farzlar

 


Yorum Yap

Yorumlar