“Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar, fal okları şeytan işi iğrenç şeylerden ibarettir. Bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şüphesiz şeytan içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi? “[1]
Hz. Ömer (ra): “Allah"ım! İçkinin hükmünü, bizim için sadra şifa olacak şekilde açıkla!” diye dua ettiği, onun bu yakarışı sonrasında yukarıda yer alan âyetlerin nâzil olduğu ve bunun üzerine Hz. Ömer’in (ra), “Vazgeçtik, vazgeçtik!” diye Rabbine olan itaatini dile getirdiği belirtilmektedir.[2]
Kumar maksadıyla oynanan her oyun kesinlikle haramdır. Çayına oynamakta parasına oynamakta bir kumar çeşididir. Tavla oynamayı çoğu fukaha, kumarsız da olsa tahrîmen mekruh görmüştür. Kâğıt, okey gibi oyunlar ise tavla hükmüne kıyas edilmiştir. Kumar unsuru olmasa bile “lahv ve vakit israfı” olduğu için yine mekruh görülmüşlerdir Tâbiûnun fakihlerinden ve Hz. Ebû Bekir’in (ra) torunu olan Kâsım b. Muhammed"e, “Kumar nedir?” diye sorulmuş, o da “Kumar, Allah"ı anmaktan/hatırlamaktan ve namazdan alıkoyan her şeydir.”[3] diyerek kanaatini belirtmiştir.
İslâm sadece kumarı haram kılmakla kalmamış, kumarın herhangi bir çeşidini oynayanları da çok sert bir şekilde kınamıştır. Bu çerçevede Hz. Peygamber (sav),
“Tavla oynayan kişi, elini domuzun etine ve kanına daldırmış gibidir.”[4]
buyurmuştur. Sahâbe-i kirâm"dan Abdullah b. Amr b. Âs (ra), tavlayı kumar amacıyla oynayanın domuz eti yemiş gibi olacağını, kazanç elde etmek amacı olmadan tavla oynayanın ise domuzun yağıyla yağlanmış gibi yanlış bir iş yapmış olacağını belirtmiştir.[5] Bununla birlikte kumara giden tüm yollar kapatılmış, kumar araç ve gereçlerinin evlerde bulundurulması dahi hoş karşılanmamıştır.
Bu oyunların oynandığı mekânlara sebepsiz girip oturmak da caiz değildir. Zaruret veya ihtiyaç için kısa süre bulunulabilir.[6] Eğer bir mekânın şöhreti kumar, vakit öldürme, boş eğlence ile olmuşsa orada oturmak, iştirak (katılma) olmasa bile tasvip ve hoş görmek hissi verir. Bu sebepten alimlerin çoğu mekruhtur, hatta harama yakın mekruh demiştir. Hz. Âişe’ye (ra) mahalle sakinlerinden birinin evinde tavla olduğu bilgisi ulaşır. Bunun üzerine Hz. Âişe (ra) onlara, “Eğer onu evinizden çıkarmazsanız, ben sizi mahallemden çıkarırım.” diye haber gönderir ve onların evlerinde tavla bulundurmalarına karşı çıkar.[7] Hz. Âişe’nin (ra) evde tavla bulundurulmasına gösterdiği sert tepki tavlanın o gün kumarı çağrıştıran bir oyun aracı olduğu izlenimini vermektedir.
“Tavla oynayan kişi Allah’a ve Resûlü’ne isyan etmiştir.”[8]
Hz. Peygamber’in (sav) şu hadisi de bu izlenimi güçlendirmektedir:[9]
İşte bu sebeplerden dolayı âlimlerimiz orada çay içmek caiz bile olsa en hafif hükmüyle mekruhtur görüşüne varmışlardır.
Kumar olmadan da bu oyunların sürekli oynanması “vakit israfı” sebebiyle caiz görülmektedir. Kahvehane/kıraathane gibi oyunların oynandığı yerlere sırf oturmak ve çay içmek için gitmek zaruret değilse uygun değildir. Bunun yerine mescit, dernek, medrese, çay bahçesi gibi daha temiz ortamlar tercih edilmelidir.
[1] Maide sûresi 5/90-91
[2] Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân, 5, Ebû Dâvûd, Eşribe, 1
[3] Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, c.10, s. 364.
[4] Müslim, Şiir, 10.
[5] Abdürrezzâk, Musannef, c.10, s. 468.
[6] İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, 9/514
[7] Muvatta’, Rü’yâ, 2.
[8] Ebû Dâvûd, Edeb, 56, İbn Mâce, Edeb, 43
[9] Hadislerle islam dib. Özgün Matbacılık, Ankara 2014, c.5, s. 221-232