Şükürler olsun 2 yıldır 5 vakit namaz kılıyorum. Nncak namazda huşuyu yakalayamıyorum. Sadece secdeye gidince Allah'ın huzurunda olduğumu anlıyorum. Kılmaya devam ediyorum, ama huşuyu yakalayamıyorum. Namazlarım kabül müdür? Bir de ne yapmalıyım?
Bahsettiğiniz durum bu asırda Müslümanların ekseriyetinin başında olan bir durumdur. Bununla beraber, namazınızı hafife de almayın. Çünkü Allah için yapılan en küçük şey dahi büyüktür. En önemli husus namazın kaidelerine uygun ve tadil-i erkâna riayet edilerek kılınmış olmasıdır.
Şartlarına uygun kıldıktan sonra nasıl bir duygu içinde olmamız gerektiğini Üstad Bediüzzaman şöyle anlatır:
"Sakın deme: "Benim namazım nerede, şu hakikat-ı namaz nerede?" Zira bir hurma çekirdeği, bir hurma ağacı gibi, kendi ağacını tavsif eder. Fark yalnız icmal ve tafsil ile olduğu gibi; senin ve benim gibi bir âminin -velev hissetmezse- namazı, büyük bir velinin namazı gibi şu nurdan bir hissesi var, şu hakikattan bir sırrı vardır -velev şuurun taalluk etmezse-. Fakat derecata göre inkişaf ve tenevvürü ayrı ayrıdır. Nasıl bir hurma çekirdeğinden, tâ mükemmel bir hurma ağacına kadar ne kadar meratib bulunur. Öyle de: Namazın derecatında da daha fazla meratib bulunabilir. Fakat bütün o meratibde, o hakikat-ı nuraniyenin esası bulunur." (Namaz Risalesi)
"Böyle vesveseli adam, amelini güzel görüp gurura düşmektense, amelini kusurlu görse, istiğfar etse, daha evlâdır (daha iyidir)." (Vesvese Risalesi)
Ayrıca Üstad, bu asırda sâlih amel işleyebilmenin çok zorlaştığını onun yerini takvanın aldığını beyan eder. Yani günahlardan sakınan kişiler, çokça salih amel işlemiş gibi sevab kazanabilirler.
Sözler Mecmuasında, 21. Söz'de bulunan Namaz ve Vesvese Risalelerini anlayarak mütalaa etmenizi tavsiye ederiz. Bu risalelere sitemizin külliyat bölümünden de ulaşabilirsiniz.
Huşusuzluk ile alakalı olarak;
Huşu ölçülmesi mümkün olamayan bir duygudur. Huşu gibi ölçülmesi mümkün olmayan bir duyguyu çok dikkate alıp onunla dini seviyenizi ölçmeye çalışmanız vesveseye sebep olabilir. Bizim kul olarak vazifemiz, daha belirli şeylerdedir. İmanın altı şartı ve İslamın beş şartını yerine getiriyorsak ve bunu başkaları görsün diye yapmıyorsak bizi asıl mesul edecek vazifelerimizi yapıyoruz demektir.
Fakat bu vazifeleri yaparken, bunların ardından huşu huzur gibi duyguları da bir karşılık olarak beklersek, ibadetlerimizin ücretini bu dünyada istemiş oluruz. Halbuki kulluk için dünyada ücret beklemek doğru değildir.
Ayrıca sadece sizin değil, bütün müslümanların manevî zevklerini perdeleyen en önemli şeyler, işlenen günahlar ve boğazdan geçen haram lokmalardır. Bu asırda günahlardan ve haram rızıktan tamamıyla sakınabilmek çok müşkilleşmiş bir durumdadır. Fakat Rabbimiz de bu hâlimizi görüyor. Elden geldiği kadar bunlardan sakınarak takva vazifemizi yapmakla beraber O'nun rahmetinden de ümitli olmalıyız.
Bütün bunların üzerine imani konularda ve Allah'ı tanımak manasına gelen marifetullahta ne kadar bilgi sahibi olursak inşaallah aradığımız huşu ve huzur o kadar artacaktır. Bu sahada harikulade bir eser olan Ayetül Kübra risalesini okumayı tavsiye ederiz. Bu esere Şualar Mecmuası, 7. Şua'dan ulaşabilirsiniz.
Ayrıca bakınız.
https://risale.online/soru-cevap/namazda-husuyu-yakalamak
https://risale.online/soru-cevap/namazda-husu