Ahiret

19.09.2025

99

Kabirde Münker ve Nekir'in Suallerine Nasıl Cevap Verilecek?

Kabirde sorulan sorulara verilecek cevaplar o an nasıl gerçekleşir? Bu cevaplar dünyadaki zihnimizle mi verilir, yoksa ecel ile sona eren hayatın ve imtihanın neticesinde ortaya çıkan bir durum mudur? Bu konuda sahih rivayetler var mıdır?

25.09.2025 tarihinde cevaplandı.

Cevap

Kabirde bize sorulacak sorular ile ilgili hadîs kaynaklarımızda ayrıntılı bilgi vardır. Bunları kısaca şöyle aktarabiliriz:

Peygamberimiz (s.a.v.) bir gün Ashâbına, kabirde Münker ve Nekir’in ölüye heybetle nasıl sual ettiklerini beyan buyurdu. Hz. Ömer (r.a.): “Yâ Resûlallah! Sual zamanında şimdiki aklımız bize verilir mi, verilmez mi?” diye sordu. Peygamberimiz (s.a.v.): “Evet, şimdiki aklınız nasılsa kabirde de öyle olursunuz.” buyurdu. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.): “Böyle olduktan sonra korku ve elem çekmeye lüzum yoktur. Bu bana yeter; ben onlara verecek cevabı biliyorum.” dedi. 1

Bunun üzerine bu âyet nâzil oldu:

″Allah’u Teâlâ, iman edenleri dünya hayatında da ahirette de sâbit söz (şehâdet kelimesi) ile tesbit eder″2

Hz. Ömer (r.a.) vefat edince, Hz. Ali’nin (r.a.) aklına bu hâdise geldi; onun Münker ve Nekîr’e nasıl cevap vereceğini merak etti. Hak Teâlâ, gözünden perdeyi kaldırdı; Münker ve Nekîr’in heybetle geldiklerini gördü. Melekler, Hz. Ömer’e (r.a.): “Rabbin kim, dinin nedir, peygamberin kim?” diye sordular. Hz. Ömer (r.a.) onlara: “Nereden geliyorsunuz?” dedi. Melekler: “Yedinci kat gökten geliyoruz.” cevabını verdiler. Hz. Ömer (r.a.) tekrar sordu: “Yedinci kat gökten buraya ne kadar yol vardır?” “Yedi bin yıllık yoldur.” dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a.) şöyle buyurdu: “Siz yedi bin yıllık yoldan geldiğiniz hâlde Rabbinizi unutmadınız da ben bugün evimden çıktım, kabre gelinceye kadar Rabbimi, dinimi, peygamberimi niçin unutayım?” Melekler: “Biz senin böyle cevap vereceğini biliyorduk; ancak bu heybetle gelip sual etmekle emrolunduk.” dediler. Hz. Ali (r.a.) bu hâli müşahede ettikten sonra gözlerini açtı ve: “Yâ Ömer! Allah mübârek etsin; dâvânın eriymişsin.” buyurdu.3 Hazret-i Enes’in (ra) naklettiğine göre Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuşlardır:

Kul kabrine konulup yakınları da arkalarını dönüp gidince (ki bu esnâda kabirdeki cenâze, giden insanların ayak seslerini işitir) yanına iki melek gelir. Onu oturtup ‘Muhammed (s.a.v.) diye bilinen o zât hakkında ne diyordun?’ diye sorarlar. Mü’min kimse bu soruya, ‘Şehâdet ederim ki O, Allâh’ın kulu ve Resûlüdür!’ diye cevap verir. Ona, ‘Cehennemdeki yerine bak! Allah orayı senin için cennetteki bir mekân ile değiştirdi.’ denilir; (adam bakar ve) her ikisini de görür. Eğer ölen kâfir veya münâfık ise (meleklerin suâline) ‘Bilmiyorum, insanlar ne diyorsa ben de onlar gibi söylüyordum.’ diyerek cevap verir. Kendisine, ‘Öğrenmedin, anlamadın, bir bilenin peşinden de gitmedin.’ denilir. Sonra kulaklarının arasına demirden bir çekiçle vurulur. Bu darbenin acısıyla öyle bir çığlık atar ki sesini, iki âlem (insanlar ve cinler) hâricinde etrafındaki her şey işitir.4

Özetleyecek Olursak;

1) Münker ve Nekîr kabirde “Rabbin kim, dinin nedir, peygamberin kim?” suallerini sorar.

2) Kulun dünyada sahip olduğu akıl ve şuur kabirde de muhâfaza edilir; farklı bir irade verilmez.

3) Allah, îmânla vefat edenlere kolaylık sağlar; dillerinden kelime-i şehâdet kolayca dökülür.

4) Böylece kabir sorgusu yeni bir imtihan değil, dünya hayatındaki îmânın ilan ve ifadesidir.

5) Mü’min “Allah Rabbim, İslâm dinim, Muhammed Mustafa (sav) Peygamberimdir” deyip huzura kavuşur.

6) İnkâr veya nifakla ölen ise “Bilmiyorum” diyerek şaşkınlığa düşer, azap başlar.

7) Netice olarak kabir sualindeki cevap, insanın ecel anında kapattığı manevi dosyanın aynen açılmasıdır.

8) Dünyada kazandığı îman ya da inkâr, manevi kabirde kendi diliyle hükme bağlanır.

Ayrıca Bakınız
Kaynakçalar
  1. İmam Kurtubî, el-Câmi’u li-Ahkam’il-Kur’ân, c. 9, s. 364; Celâleddin es-Suyûti, Kabir Âlemi, s. 214.

  2. İbrahim suresi, 14/27

  3. Şemsüddîn Ahmed Efendi, Dört Büyük Halife, Menâkıb-i Çehâr Yâr-ı Güzîn, 51. Menkıbe, s. 134.

  4. Buhârî, Cenâiz, 68, 87; Müslim, Cennet, 70; Ebû Dâvûd, Cenâiz, 78/3231; Nesâi, Cenâiz, 110; Tirmizî, Cenâiz, 70/1071


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Hesaplarımıza abone olun sorularımızdan ilk siz haberdar olun

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız