RİSALE-İ NUR

25.11.2025

3

Hebennake Gerçekte Kimdir?

Mesnev-i Nuriye de geçen "Bir kitapta yazılı bir harf, yalnız bir cihetle kendisini gösterir ve kendisine delâlet eder. Fakat o harf, kâtibine çok cihetlerle delâlet eder ve nakkāşını ta‘rîf eder." cümlesini izah eder misiniz?

Bediüzzaman Hazretlerinin metnin devamında söylediği Hebennake'den ne anlamamız gerekiyor?

26.11.2025 tarihinde soruldu.

Cevap

Hebennake: Araplar’da ahmaklığıyla şöhret bulmuş Hebenneka’nın adından gelmektedir. Hebenneka ahmaklığı ile mesel olmuş Yezid b. Servan’dır. Hebenneka deniz kabuklarını bir ipe dizerek kaybolmamak için kendisine kolye yapmıştır. Bir rivayete göre kardeşi bir gün kendisi uyurken kolyeyi boynundan çıkarmış ve kendi boynuna takmıştır. Hebenneka uyandığında kolyeyi kardeşinin boynunda görünce şöyle söylemiştir: “Sen bensin, o zaman sence ben kimim?” Bu olaydan sonra Hebenneka’nın ahmaklığı deyimleşmiştir1 

Yine bir diğer kıssaya göre onun genç bir devesi vardır. Sulanan develerle birlikte devesini sular, sulama işi bittikten sonra yaymak için otlağa götürür. Ancak hayvan yayılmadan tekrar meradaki sulanacak hayvanlarla suya getirir. Bundan dolayı ahmaklık konusunda adı anılır olmuştur.2 

Hasılı bu kelime kendini akıllı sanan kimse, ahmak, idraksiz anlamına gelir. Bu cümlenin Risale-i Nur’da geçtiği kısım şöyledir:

Beşinci Lem‘a:  Bir kitapta yazılı bir harf, yalnız bir cihetle kendisini gösterir ve kendisine delâlet eder. Fakat o harf, kâtibine çok cihetlerle delâlet eder ve nakkāşını ta‘rîf eder.

Kezâlik, kitâb-ı kâinâtta mücessem olarak yazılan her bir kelime, kendi mikdârınca kendisini gösterirse de, pek çok cihetlerden münferiden ve müctemian Sâni‘ini gösterir. Esmâsını ızhâr eder. Ve kendi evsâfıyla, eşkâliyle, nakışlarıyla âdetâ Sâni‘ini medih için yazılmış bir kasîdedir. Buna binâen, meşhûr Hebenneka gibi ahmaklaşan bir adam dahi Sâni‘-i Zülcelâl’in inkârına gitmemelidir.3 

Bir kitapta yazılı bir harf bir cihetle kendini gösterirken çok cihetlerle yazarına delalet eder. Onu nakşedeni gösterir. Mesela bir kitaba “a,b,c” gibi harflerin yazıldığını düşünelim. Bu harf kendini ifade etmesi açısından bir harften ibarettir ve sadece harfi gösterir. Başka manası yoktur. Ancak yazar cihetiyle yazarın hayat sahibi olduğunu, onu yazan kişinin yazmayı bilen âlim olduğunu, onu yazan kimsenin mürekkeb, kalem gibi şeylere mâlik olduğunu, onu yazacak iktidar ve güce sahip olduğunu, yazmayı murad eden bir irade sahibi olduğunu, görebilen biri olduğunu vb. bir çok cihetlerle yazarına delalet eder.

Aynen bunun gibi de kâinat bir kitap; kâinatta yaratılan her bir varlık ise bir harf, bir kelime gibidir. Bu varlıklar kendilerine delalet etmekle beraber çok cihetlerle Rabbimizden haber vermektedir. Onun isim ve sıfatlarını gösterir. Mesela bir çiçek kendine bakan yönüyle bir çiçek olduğunu ifade eder. Allah’a bakan yönüyle ise Allah’ın sanatını, ilmini, kudretini, hikmetini, rahmetini, rezzakiyetini ve daha pek çok vasfını gösterir. Zira onu yoktan var eden, rengini ve kokusunu veren, onun yaratmayı irade edip kudretiyle yaratan, neye ihtiyacı olduğunu bilerek onu besleyen, yumuşacık ve hassas kıl gibi incecik dalları olmasına rağmen toprak gibi sert bir maddeyi yarıp üzerine çıkartan birinin varlığına işaret eder. Onu gösterir. Çiçek kendisi zatı itibariyle kâinatta yazılmış bir harf veya kelime iken üzerinde gösterdiği tüm bu şeyler ile Allah’ın hamd, şükür ve medh edilmesi için yaratılmış anlamlı, sanatlı bir kaside gibi olur. Örnekler çoğaltılabilir. Kâinat öyle açık, öyle net şekilde Allah’ı gösteriyor ki, aklı en zayıf insan bile (hebennake) bu sanatın bir ustası olduğunu anlamalıdır.

Eşyaya bakış açısı ve eşyanın ifade ettiği anlam Risale-i Nur’da Manay-ı Harfi ve Manay-ı İsmi olarak terimleşmiştir. Bu konu ile alakalı detaylı bilgi için bakınız:

  1. Ebu’l-Kâsım Mahmûd b. Ömer ez-Zemahşerî, el-Müstaksâ min Emsâli’l-Arab (Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-‘İlmiyye, 1987), c.1, s. 85.

  2. Ebû Mansûr Abdülmelik b. Muhammed b. İsmâîl es-Seâlibî, Simârü(semerü)’l-Kulûb Fi’l-Mużâf ve’l-Mensûb, thk. Muhammed Ebü’l-Fazl İbrâhim (Kahire: Daru’l-Maarif, 1965), s. 354.

  3. Bediüzzaman, Mesnevi-i Nuriye, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 10


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Hesaplarımıza abone olun sorularımızdan ilk siz haberdar olun

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız