Bitlis’te merhûm Vâlî Ömer Paşa hânesinde, iki sene onun ısrârıyla ve ilme ziyâde hürmetiyle kaldım. Onun altı aded kızları vardı. Üçü küçük, üçü büyük. Ben üç büyükleri, iki sene berâber bir hânede kaldığımız hâlde, birbirinden tefrîk edip tanımıyordum. O derece dikkat etmiyordum ki bileyim. Hattâ bir âlim misâfir yanıma geldi, iki günde onları birbirinden farketti, tanıdı. Herkes ve ben de, bu hâle hayret ederdik. Bana soruyordular: Neden bakmıyorsun? Derdim: İlmin izzetini muhâfaza etmek, beni baktırmıyor.
Hem kırk sene evvel, İstanbul’da, Kâğıthane şenliğinin yevm-i mahsûsunda, köprüden tâ Kâğıthane’ye kadar Haliç’in iki tarafında, binler açık saçık, Rûm ve Ermeni ve İstanbullu karı ve kızlar dizildikleri sırada, ben ve merhûm meb‘ûs Mollâ Seyyid Tâhâ ve meb‘ûs Hâcı İlyâs ile berâber bir kayığa bindik, o kadınların yanlarından geçiyorduk. Benim hiç haberim yoktu. Hâlbuki Mollâ Tâhâ ve Hâcı İlyâs beni tecrübeye karar verdiklerini ve nöbetle beni tarassud ettiklerini, bir saat seyâhat sonunda i‘tirâf ettiler ve dediler: Senin bu hâline hayret ettik, hiç bakmadın. Dedim: Lüzûmsuz, geçici, günâhlı zevklerin âkıbeti elemler, teessüfler olmasından istemiyorum.[1]
Burada çok ehemmiyetli iki hakikat dersi vardır.
1. Nefsini, bakmamak noktasında terbiye etmek.
2. İlimle meşgul olmaktan gelen, Allah’ın verdiği manevi makamı, basit bir günahla zedelememek.
“Harama bakma” meselesi günümüzde en yaygın, en zor imtihanlardan biri. Siz diyorsunuz ki: “Risale okuyorum, yazıyorum. Ama tiryakilik derecesinde harama nazar ediyorum.” Bu itiraf kusurunu bilmek demektir, ki bu imanın işaretidir. Şeytanın hilesi ise şudur: “Sen madem harama bakıyorsun, Risale okuma, yazma, hizmet etme. Çünkü samimi değilsin.” Şeytan bu vesvese ile kişiyi zarara sokar: Hem günah işletir hem de ilimden, zikrinden, hizmetten alıkoyar. Ama hakikat bunun tam tersidir. Okumak ve yazmak kesinlikle terk edilmez. Aksine, Risale okumak ve yazmak, o günahın bırakılmasına yardım eder. Çünkü Risale-i Nur kalbi temizler, zihni meşgul eder, Allah’ı hatırlatır.
Harama bakmaktan kurtulabilmek için bazı küçük tavsiyeler: Harama bakmanın akıbetini düşünmek, o kısa zevk, uzun pişmanlık getirir. Haramların olduğu yerleri ve harama giden yolları terk etmek, telefon meşguliyeti, sosyal medya ve internet kullanımını sınırlamak, harama bakılan ortamları mümkün mertebe terk etmek. İnsan yalnız kaldıkça şeytanın vesvesesi artar. Günahı bırakmanın en kolay yolu hayırlı meşguliyetleri artırmaktır. Boş göz harama kaymaya daha meyillidir. Cemaatle beraber olmak, ders halkası, sohbet ortamları çok güçlü kalkanlardır. Risale-i nurları okumak ve yazmak, kitap okumak, ilimle uğraşmak. Spor yapmak, dışarıda faydalı işlerle ilgilenmek.
Ayrıca “Allah’ım, gözümü haramlardan koru” diye sürekli dua etmek, Vesvese geldiğinde “Euzubillahimineşşeytanirracîm” demek. Namaz ve oruç günahlara karşı en büyük kalkandır. Peygamberimiz (sav) buyuruyor:
“Ey gençler topluluğu! Evlenme imkânına sahip olan ve buna gücü yeten evlensin. Çünkü evlilik, (harama bakmaktan) gözü sakındırır ve (harama düşmekten) iffeti korur. Evlenmeye gücü yetmeyen ise oruç tutsun. Çünkü oruç, (harama düşmekten) bir himâyedir.”[2]
Ayrıca lütfen bakınız:
https://risale.online/soru-cevap/nefsi-arindirmak-icin-yapilmasi-gerekenler
https://risale.online/soru-cevap/harama-bakmak-2
https://risale.online/soru-cevap/harama-bakmanin-hukmu
[1] Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, Isparta 2020, c. 3, s. 405
[2] Buhârî, Nikâh, 3, Müslim, Nikâh, 1