Marifetullah’ı izah etmeden evvel, ilim ve marifet hakkında kısa bir bilgi verelim. İlim; bilme, marifet ise tanıma anlamındadır. Arada şöyle bir fark vardır: İlim, bir şeyi kuşatıp her yönüyle tam olarak bilmektir; marifet ise her yönüyle değil, bazı yönleriyle bilmektir.
Marifetullah, Cenâb-ı Hakk’ın kendisini bize kitaplar, peygamberler ve veli kulları vasıtasıyla bildirdiği ve tanıttığı kadar bilmek ve tanımaktır.
Cenâb-ı Hak hakkındaki bilgimiz ne kadar çok olursa olsun eksiktir. Çünkü Allah’ın bütün isim ve sıfatları, şuûnâtı (ilâhî halleri) ve zâtı mutlak, yani sonsuz ve sınırsızdır. O’nu kuşatamadığımız için, Cenâb-ı Hak hakkındaki malumatımıza “ilmullah” değil; “marifetullah” denir. Yani marifetullah; isimleriyle, sıfatlarıyla ve eserleriyle Allah’ı tanımak ve nasıl bir yaratıcı olduğunu bilmektir. Cenâb-ı Hak, âyet-i kerîmede:
"(Ben) cinleri ve insanları, ancak bana ibâdet etsinler diye yarattım!"1
Buyurarak, bu dünyaya gönderiliş amacımızı bize açıklamıştır. Allah’a hakkıyla ibadet edebilmek için O’nu tanımamız gerekir. Kişi, tanımadığı birini ne sevebilir ne de ondan korkabilir. Bediüzzaman Hazretleri bu âyeti şöyle tefsir etmiştir:
“Bu âyet-i uzmânın (büyük âyetin) sırrıyla, insanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gâyesi; Hâlık-ı Kâinât’ı (kâinâtın yaratıcısını) tanımak ve O’na îman edip ibâdet etmektir. Ve insanın vazife-i fıtratı (yaratılış vazifesi) ve farîza-i zimmeti (boynunun borcu), marifetullah ve îmân-ı billâhtır (Allah’ı tanımak ve O’na îman etmektir); ve iz‘ân (iyice anlamak) ve yakîn (şüphesiz bilmek) ile vücûdunu ve vahdetini (birliğini) tasdik etmektir.”2
İlave bilgi için bakınız:
https://risale.online/soru-cevap/marifetullahin-manasi
https://risale.online/soru-cevap/iman-i-billah-marifetullah-muhabbetullah-lezzet-i-ruhaniye
Zariat, 51/56
Bediüzzaman Said Nursi, Şuâ‘lar Mecmuası, Altınbaşak Neşriyat, İstanbul 2013, s. 95

