Dua-Evrâd

03.07.2025

8

Dünyevi Maksatlar İçin Dua ve Zikir Yapılabilir mi? İbadetin Gayesi ve Neticesi Nedir?

  1. 17. Lema Notalar Risalesi'ndeki "13. Nota'nın 2. Meselesi'ni" izah eder misiniz?

* *

**** ****

05.07.2025 tarihinde sordu.

Cevap

Ubûdiyet, emr-i İlâhîye ve rızâ-yı İlâhîye bakar. Ubûdiyetin dâîsi emr-i İlâhî ve neticesi rızâ-yı İlâhîdir. Semerâtı ve fevâidi, uhreviyedir.

Kulluk, ibadet, dua ve zikirler hasılı kul olmanın gereği ile yapılan tüm işler, Allah’ın emirlerine ve O’nun rızasına yöneliktir. Yani kul, ibadeti Allah emrettiği için yapar ve sadece O’nun rızasını ve hoşnutluğunu kazanmayı bekler. Kişinin kulluk yapmasının sebebi, şevki, motivasyonu Allah’ın emri olmasıdır. Sonucu ise Allah’ın rızasını kazanmaktır. Yani kul, ibadeti dünyevî ya da uhrevî menfaatler için değil, sadece Allah emrettiği için yapmalı ve O’nun razı olmasını hedeflemelidir. İbadetin meyveleri ve faydaları ise ahirete yöneliktir. Yani gerçek karşılığı, mükafatı ve faydası bu dünyada değil, ahirettedir.

Fakat ille-i gāiye olmamak, hem kasden istenilmemek şartıyla, dünyaya âit fâideler ve kendi kendine terettüb eden ve istenilmeyerek verilen semereler, ubûdiyete münâfî olmaz. Belki, zaîfler için müşevvik ve müreccih hükmüne geçer.

Bununla beraber ibadetin asıl gayesi Allah’ın emri ve rızası değil de dünyevi faydalar olmamak ve özellikle o faydaları istememek şartıyla, ibadetlerden doğan sağlık, huzur, bereket, başarı, inayet, ihsan vb. gibi dünyevî faydalar ibadetle çelişmez, ibadetin gayesini bozmaz. Bütün bunlarla beraber bu dünyevî faydalar, zayıf yani manevî yönü kuvvetli olmayan insanlar için bir teşvik unsuru, onları ibadete yönlendiren bir sebep olabilir.

Eğer o dünyaya âit fâideler ve menfaatler, o ubûdiyete ve o virde veya o zikre illet veya illetin bir cüz’ü olsa, o ubûdiyeti kısmen ibtâl eder. Belki, o hâsiyetli virdi akîm bırakır, netice vermez.

Eğer kul ibadetleri, virdleri, zikirleri yaparken asıl amacı bu dünyevî faydalar olursa –ya da bu faydalar niyetin bir parçası haline gelirse– o ibadet bir anlamda geçersiz olur, sevabı azalır, ihlâs zedelenir. Hatta bu hal, özellikle faziletli ve bereketli dualar ve zikirler için de geçerlidir. Eğer kişi bu virdleri, duaları sırf faydaları için yaparsa, o dua ve virdler fayda vermez, tesirini göstermez.

İşte bu sırrı anlamayanlar, meselâ yüz hâsiyeti ve fâidesi bulunan Evrâd-ı Bahâiye’yi veya bin hâsiyeti bulunan Cevşenü’l-Kebîr’i, o fâidelerin bazılarını maksûd-u bizzât niyet ederek okuyorlar. O fâideleri görmüyorlar. Ve göremeyecekler. Ve görmeye de hakları yoktur. Çünki o fâideler, o evrâdların illeti olamazlar. Ve onlardan, onlar kasden ve bizzât istenilmeyecek. Çünki onlar fazlî bir surette, o hâlis virdlere talebsiz terettüb eder. Onları niyet etse, ihlâs bir derece bozulur. Belki ubûdiyetten çıkar ve kıymetten düşer.

Bu ince sırrı bilmeyenler ve anlayamayanlar, yüz fazileti ve faydası bulunan Evrâd-ı Bahâiye virdlerini veya bin fazileti ve faydası bulunan Cevşenü’l-Kebîr’i okurken, bu faydaları asıl amaç, yegâne maksat yaparak okuyorlar. Bu zikir, evrad ve dualardan belirli dünyevî faydalar bekleyerek okuyorlar. Fakat bu kişiler o bekledikleri faydaları görmüyorlar, göremezler ve görmeye de hakları yoktur. Çünkü bu faydalar, bu duaların asıl nedeni, kulluktaki illeti, sebebi olamaz. Yani kişi bu faydaları hedefleyerek dua etmemeli, ibadeti sadece Allah rızası için yapmalıdır. Çünkü bu faydalar, Allah’ın fazlıyla, onun bir lütfu olarak, ihlâslı şekilde yapılan dualardan kendiliğinden ortaya çıkar. Talep edilmeden verilir. Şayet bu faydalar niyet edilirse ve özellikle amaçlanırsa, kişinin ihlâsı bir derece bozulur. Bu ise kulluktan çıkar, yapılan ibadetlerin değerini düşürür.

 

Yalnız bu kadar var ki, böyle hâsiyetli evrâdı okumak için zaîf insanlar bir şevk ve bir müreccihe muhtaçtırlar. O fâideleri düşünüp, şevke gelip, o evrâdı sırf rızâ-yı İlâhî için ve âhiret için okusa zarar vermez. Hem de makbûldür. İşte bu hikmet anlaşılmadığından, çokları, aktâbdan ve selef-i sâlihînden mervî olan fâideleri göremediklerinden şübheye düşerler, hatta inkâr da ederler.[1]

Ancak şunu da kabul etmek gerekir ki yukarıda da değinildiği gibi manevi olarak zayıf, kuvvetli bir kulluk bilincine sahip olmayan insanlar böyle duaları okumaya yönelmek için bir teşvike, bir gerekçeye ihtiyaç duyarlar. Bu yüzden kişi, o faydaları düşünerek bir şevk bulsa, faydaları düşünerek kendine motivasyon, gayret, azim verip bu duaları sadece Allah rızası için ve ahiret için okusa, bu durumda zarar yoktur. Bu ibadet makbuldür. İşte ince hikmeti bilmedikleri için birçok insan, evliyalardan ve geçmiş âlim, salih kişilerden rivayet edilen duaların faydalarını göremez ve bu yüzden şüpheye düşer, hatta bazen bu faydaların varlığını inkâr ederler.

İlave malumat için lütfen bakınız;

https://risale.online/soru-cevap/ihlas-7

https://risale.online/soru-cevap/duanin-kabulu

 


[1] Bediüzzaman Said Nursi, Lemalar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s. 138


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız