Kapımıza sürekli olarak dilenmek amaçlı insanlar geliyor. Gelmeleri bir değil iki değil sürekli olan bir durum. Bunlara karşı tavrımız nasıl olmalı? Gidin artık gelmeyin dersek mesul olur muyuz?
İslam'da insanlara yardımda bulunmak çok büyük bir sevap ve Allah'ın rızasını kazanmaya vesiledir. Fakat insanlara yardım ederken yardımlarımızın doğru yerlere ve doğru ellere bırakıldığından azçok emin olmalıyız. Dilenciliği meslek edinmiş kimselere yardımda bulunmanızı tavsiye etmiyoruz. Çünkü bunlar çalışmayı ve gayret etmeyi rızıklarının peşinde koşmayı terkettikleri için mesul olmakta ve günaha girmektedirler. Bizler de bunlara yardım ederek toplumda daha çok dilencinin türemesine destek oluyoruz. Belediyelerin yaptıkları incelemelerde birçok dilencinin banka hesaplarında büyük paralara sahip oldukları hatta bir çoğunun memurlardan daha çok para kazandıkları tespit edilmiştir. Bizler bu tarz dilencilik mesleğinin oluşumuna destek olmayalım. Ancak hakikaten durumunu bildiğimiz kişilere muhtaç olduklarını düşünerek yardımda bulunmalıyız.
Dilencilik ise örfümüzde istemeyi-dilenmeyi meslek edinmiş, eli kolu ayağı tuttuğu halde insanların sırtından geçinmeyi adet edinen insanlar için kullanılan bir tabir olmuştur. Hadislerde yasaklanan dilencilik ve istemek budur. Hatta bu gün birçok çete ve yasadışı gruplar belirli bölgelere tabiri caiz ise kadrolu dilencileri yerleştirip onların sırtından para kazanmaktadırlar. İnsanlar onlara para verdikçe bu çeteler de birçok insanı dilenciliğe zorlayarak onları köşe başlarına oturtup, dükkan dükkan dolaştırarak para toplamalarını istemektedirler. Mümin bu noktadan ferasetli olmalıdır.
“Kendilerini Allah yoluna adadıklarından seyahat ve ticarete imkân bulamayan yoksullara verin. Yoksulluklarını gizli tuttukları için bilmeyen onları zengin sanır. Kendilerini simalarından tanırsın. Onlar insanlara asla el açmazlar. Hayır için yaptığınız her harcamayı Allah hakkıyla bilmektedir. (Bakara, 273.)
Onları bir daha gelmeyin diye kovmak uygun düşmez.
Daha geniş bilgi için aşağıya bakmanızı tavsiye ediyoruz.
“Dilenmek ancak şu üç sebeple helal olur: Borçluluk, yoksulluk, kan bedeli ödeyecek olmak.” "Bu hallerin dışında dilenmek haramdır." (Buhari, Zekât, 53.,Buhari, Zekat 25; Tefsiru süre)
“Az olsun, çok olsun, mal biriktirmek için dilenen kimse kor ateş dileniyor demektir.” (Müslim, Zekât, 105.
Miskin, dilenen ve bir iki hurma, biri iki lokma yiyecek alıp giden kimse değildir. Miskin, (ihtiyaç sahibi olduğu halde dilenmeyip) iffetiyle yaşayandır.” (Buhari, Zekât, 53.)
Bazı hadislerde kastedilen "dilenmekten ve istemek" ten kasıt insanlardan birşeyler istemek ve onlardan talepte bulunmaktır. Yoksa dilencilik demek değildir. Yani herhangi bir ihtiyacı olduğu halde istemekten çekinip utanan ve sıkılan insanları kastetmektedir. Bu kişiler de asla "istemeyi" adet haline getirmezler. Asıl muhtaç ve fakir kimseler bunlardır.
Peygamberimiz bu dünyada yüzsüzlük ederek dilenen kişilerin mahşerde yüz etleri soyulmuş olarak Allah’ın huzuruna çıkacaklarını bildirmiştir. (Buhârî, “Zekât”, 52; Müslim, “Zekât”, 103, 104)
Yoksul (miskin) bir iki hurma veya birkaç lokma ile baştan savılan kişi değildir; asıl yoksul müstağni davranan (müteaffif) kimsedir. İsterseniz, «Onlar insanlardan ısrarla istemezler» âyetini okuyunuz” (Müslim, “Zekât”, 102)
Enes b. Malik’den rivayete göre bir gün Peygamber Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) huzurunda Ensar‘dan birisi gelerek bir şey istedi. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona: “Evinde bir şey var mıdır?” diye sual etti.
O adam: “Evet, Ey Allah’ın Resulü! Bir çulumuz var, bir kısmını altımıza seriyoruz, bir kısmıyla da örtünüyoruz. Bir de su kabımız var, onunla da su içiyoruz” diye cevap verdi.
Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “Öyleyse hemen kalk, çul ve su kabının her ikisini de al, bana getir” dedi. O kişi gitti, her ikisini de getirdi. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), çul ile su kabını eline aldı, yanındakilere göstererek: “Şu iki eşyayı satın alacak kimse var mı?” dedi. Cemaatten bir zat: “Ben her ikisine bir dirhem veririm.” dedi. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) iki ya da üç defa: “Bir dirhemden fazla veren yok mu?” diyerek sözünü tekrarladı. Daha sonra başka biri: “Ben iki dirheme alırım” dedi. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) çulu ve su kabını o zata sattı.
İki dirhemi aldı, Ensardan olan o kişiye verdi ve şöyle buyurdu: “Bu paranın bir dirhemiyle yiyecek bir şeyler al, ailene bırak; bir dirhemiyle de bir balta al, bana getir.” O adam gitti, bir balta aldı, geldi. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) baltaya kendi eliyle bir sap taktı. Sonra da o adama vererek şöyle buyurdu: “Al bunu git odun kes, topla, sat. Seni on beş gün görmeyeceğim. (Ebu Dâvut, kitabu’z-zekât bab: ma tecüzü fihi el-mesele)
Ayrıca bakınız.
https://risale.online/soru-cevap/hangi-dilenciye-sadaka-verilir
https://risale.online/soru-cevap/dilencilik