Arama sonuçları: 1 sonuç bulundu.
"Şâyân-ı hayret bir tefe’ül ve mühim bir ihbâr-ı gaybî Sabrî, Süleyman, Bekir, Gālib, Tevfîk’in fıkrasıdır. Hem Husrev, Hâfız Ali, Re’fet, Âsım ve Kuleönü’nden Mustafaların fıkrasıdır. Latîf ve müjdeli bir tefe’ül: Üstâd, Gālib ve Süleyman; Ümmî Sinan’ın dîvânında mesleğimize ve Sözler’e dâir tefe’ül edildi, şu beyitler çıktı. Baktık, ‘Sözler’ bahsi, bütün dîvânında yalnız bu kāfiyelerde görünüyor. Demek Sözler ‘hak söz’ hem ‘nûr söz’ oluyor. Derim ki, yardımcım Allah Şefâatçim Resûlullâh Ki burhânım Kitabullâh Budur bendeki hak söz. Senin kapında kul çoktur. Hesabı, haddi hiç yoktur. Velâkin bir dahi yoktur Sinân-ı Ümmî gibi nûr söz." Soru
Sekizinci Lema'da geçen şu kısmı izah eder misiniz?