RİSALE-İ NUR

29.11.2025

1

"Zarara Rızâsıyla Girene Merhamet Edilmez. Ve Lâyık Değildir" Hükmünün İzahı

01.12.2025 tarihinde soruldu.

Cevap

Risale-i Nur'da ilgili cümle şöyle geçmektedir:

Hem nev‘-i insanın ekseriyetini teşkîl eden ihtiyârlardan ve hastalardan sorunuz. Elbette ekseriyet-i mutlaka ile esefler, hasretler ile, Eyvâh Gençliğimizi bâd-ı hevâ , belki zararlı zâyi‘ ettik. Sakın bizim gibi yapmayınız diyecekler. Çünki beş-on senelik gençliğin gayr-i meşrû‘ zevki için, dünyada çok seneler gam ve keder; ve berzahta azâb ve zarar; ve âhirette cehennem ve sakar belâsını çeken adam, en acınacak bir hâlde olduğu hâlde اَلرَّاضٖی بِالضَّرَرِ لَا یُنْظَرُ لَهُ sırrıyla hiç acınmaya müstehak olamaz. Çünki zarara rızâsıyla girene merhamet edilmez. Ve lâyık değildir. Cenâb-ı Hakk bizi ve sizi, bu zamanın câzibedâr fitnesinden kurtarsın ve muhâfaza eylesin. Âmin1

Zarara rızâsıyla girene merhamet edilmez sözü, kişinin kendi iradesiyle yanlış olduğunu bildiği bir duruma girmesi hâlinde, sonradan yaşadığı olumsuzluklardan dolayı başkalarından acıma veya yardım beklememesi gerektiğini vurgular. Bir davranışın sonuçlarını bile bile göze alan kişi, o sonuçlarla yüzleşmeye hazır olmalıdır.
Günlük hayatta bunun pek çok örneğine rastlarız. Mesela, bir öğrenci düşünelim: Sınav tarihi haftalar öncesinden bellidir, ailesi ve öğretmenleri düzenli çalışması gerektiğini söyler. Buna rağmen öğrenci çalışmak yerine zamanını oyunla, gezmeyle geçirirse sınavdan kötü not aldığında kimse ona yazık oldu diyemez. Çünkü o, uyarılara rağmen kendi tercihiyle bir zarara doğru yürümüştür. Bu durumda kişi hem sorumluluğu hem de sonucu üstlenmiş olur.
Benzer şekilde, trafikte aşırı hız yapan bir sürücü de buna örnektir. Trafik kuralları ortadadır, hız sınırını aşmanın tehlikeli olduğu herkes tarafından bilinir. Buna rağmen araç sahibi kendi isteğiyle hız yapar ve sonunda ceza yerse ya da kaza geçirirse, bu durumda neden böyle oldu? diye yakınmak yersizdir. Çünkü o, bile bile tehlikeye adım atmıştır.
Sosyal ilişkilerde de bu sözün karşılığı vardır. Güvenilir olmadığı bilinen bir kişiye sırlarını emanet eden biri düşünelim. Çevresindekiler onu uyarır: Bu kişiye dikkat et, daha önce başkalarının sırlarını da açığa çıkardı. Ama kişi tüm uyarılara rağmen aynı davranışı sürdürürse ve sonunda sırrı ifşa edilirse, artık başkalarının merhamet etmesini bekleyemez. Çünkü kendi tercihinin sonucuyla yüzleşmektedir.
Metinde de ifade edildiği gibi, ihtiyarlar ve hastalar, geçmiş yıllarını düşündüklerinde çoğunlukla büyük bir pişmanlıkla konuşur. Gençliğimizi boşa harcadık, heveslerle tükettik; sakın bizim yaptığımız gibi yapmayın. Çünkü kişi gençliğinde aldığı yanlış kararların sonuçlarını sadece birkaç yıl değil, bazen tüm ömrü boyunca çeker. Birkaç senelik gayr-i meşru zevkler için hem dünyada sıkıntı, hem berzahta azap, hem de âhirette ağır bir sorumlulukla karşılaşır. Bu nedenle gençlikte bile isteye yapılan yanlış tercihler, sonrasında büyük bir yük hâline gelir. Aynı şekilde bir insan, Allah'ı, ahireti, hesabı, cennet ve cehennemi bildiği halde nefsinin istekleri uğruna bunları görmezden gelip, günahları bile bile tercih ediyorsa, başına gelen sıkıntıdan dolayı ona acımayı gerektirmez. Çünkü kişi, ahirette zarar görme ihtimalini bilmesine rağmen kendi eliyle o kapıyı açmıştır. En acınacak durumda bile olsa, bile isteye hataya yürüdüğü için merhamet hakkını kendi eliyle zayıflatmıştır.

  1. Bediüzzaman, Kastamonu Lahikası, Hayrat Neşriyat, Isparta, 2016, s. 206


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Hesaplarımıza abone olun sorularımızdan ilk siz haberdar olun

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız