Yemek yerken karnımız doyuyor ama iştahımız devam ediyor. Bizde yemek yemeye devam ediyoruz. Bu durumda haram mı işlemiş oluyoruz?
“…Yiyin, için, israf etmeyin. Çünkü O (Allah) israf edenleri sevmez.”[1] Emri, doyduktan sonra yeme içmenin haram olduğu[2] şeklinde izah edilmiştir. Serahsî’ye göre, doyduktan sonra yeme içmeye devam ile israf arasında irtibat vardır. İhtiyaç fazlası yemek yiyeceği bozmaktır ki bu israftır. İsraf ise haramdır. Zira malın zayi edilmesi de hadiste yasaklanmıştır.[3]
Sevgili Peygamberimiz (sav); “Âdem oğlu karın (yâni mide)den daha şer (fena) bir kab doldurmamıştır. Âdem oğluna, belini doğrultan birkaç lokma yeter. Eğer Âdem oğluna nefsi galebe çalarsa, karnını (yâni midenin) üçte biri yiyecek, üçte biri içecek ve üçte biri de nefes içindir.”[4] Buyurmuştur.
Hz. Ömer (r.a.)'dan rivayet edildiğine göre, bir defa bir adam Peygamber Efendimiz (sav)in yanında (tokluğundan dolayı) geğirdi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sav): “Geğirtini bizden uzaklaştır. Çünkü şüphesiz, kıyamet günü açlığı en uzun olanınız, dünya hayatında en çok tok olanınızdır.”[5] Buyurdu.
Sevgili Peygamberimiz (sav) yemeği atarak israf etmediği gibi başka bir husus için de mü’minleri uyararak şöyle buyurmuştur: “Senin iştiha ettiğin her şeyi yemen israftandır.” [6] Midesini galip zannına göre bozacak kadar çok yemek içmek haramdır.”[7] Serahsî doyduktan sonra yemeğe devam etmenin haram olmasını kamu zararı ve hastalıkla da izah etmektedir. Fazladan yeme-içmede başkasına zararı vardır. Başkasının hakkını çiğnemek ise haramdır. Fazla yeme-içme hastalanmaya da sebep olur.[8] Bu noktadan da yine haram olur.
Ayrıca lütfen bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/sunneti-seniyye-4
[1] A'raf, 7/31
[2] Ali el-Kari (ö. 1014/1606), Feth-i babi’l-inayebi şerhi kitabi Nukaye, Beyrut: Daru’l-erkam, 1997, III, 4.
[3] Buhari, “İ’tisam”, 99; Tirmizî, “Zühd”, 29; İbn Mace, “Zühd”, 37.
[4] Tirmizî, “Zühd”, 47; İbn Mace, “Et’ıme”, 50.
[5] İbn-İ Mace, Et’ıme, 50
[6]İbn-İ Mace, Et’ıme, 51
[7] Haskefî, Alaaddin b. Ali (ö. 1088/1677), Dürri’l-muhtâr Şerhu Tenvîr’il-ebsâr, Beyrut, 1992, V, 338-340.
[8] Bkz. Serahsî, Mebsut, XXX, 267.